Gönderi

İnşallah demek
Allah'ı,her hâlükârda zikretmeye çalışmak ve her emri Allah'ın dileğine ve meşiyetine havâle etmektir. Allah Teâlâ bu edebi Hz. Peygamber'e şöyle öğretmektedir: Hiçbir şey hakkında 'Bunu yarın yaparım' deme! Ancak 'Allah dilerse (yaparım)' de! Unuttuğun zaman da Allah'ı an ve 'Olur ki rabbim beni, bundan daha yakın bir zamanda dosdoğru bir muvaffakiyete ulaştırır' de! (Kehf/23-24) Hz.Peygamber, Allah'tan bu edep dersini aldıktan sonra, yapabileceğine şeksiz şüphesiz emin olduğu hususlarda bile bu istisnayı kullanırdı.Nitekim Allah Teâlâ,Hz.Peygamber'in diliyle aynen şöyle buyuruyor: Andolsun ki, Allah gerçekten o rüyayı Râsûlü'ne hak olarak doğru gösterdi. (Ey mü'minler)! İnşaallah emniyet içinde bulunan kimseler olarak başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde, korkmaksızın Mescid-i Haram'a gireceksiniz.Fakat Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri bildi ve Mekke'nin fethinden önce yakın bir fetih verdi. (Fetih/27) Allah Teâlâ, ashâbın Mekke'ye gireceğini ve onların şehre girmelerine müsaade edeceğini şeksiz ve şüphesiz biliyordu. Fakat Allah Teâlânın kasd-ı ilâhîsi, peygamberine edebi öğretmekti. Binaenaleyh Hz.Peygamber, ister mâlum,isterse de şüpheli olsun, Allah'tan naklettiği herşeyde inşaallah' demek suretiyle bu edebin en güzel örneğini veriyordu. Hatta kabristanın yanından geçerken veya oraya girerken şöyle derdi: Ey mü'minler evi(nin sakinleri)! Selâm size! İnşaallah biz de, sizlere iltihak edeceğiz. Ölülere iltihak etmekte şek ve şüphe var mıdır? Böyle olduğu halde, Hz.Peygamber edeb icabı Allah'ı zikretmiş ve herşeyi O'nun meşiyetine bağlamıştır. Bu sîga, Allah'ın zikrine o derece delalet eder ki, kullanılışta, rağbet ve temennî izharından ibaret olarak kabul edilmiştir.
··
111 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.