Gönderi

Yarın sabah burada olmayacağım. Kimsenin bilmediği bir yerde olacağım. İster kral olsun, ister prens, isterse hükümdar olsun dünyada kimsenin bilmediği yere, o bilinmeyen hedefe yapacağım yolculuk bana gurur veriyor. Bütün yaşamın boyunca bana gurur verecek, beni krallardan, prenslerden, hükümdarlardan bile üstün kılacak bir şey aradım. Ne zaman elime bir gazete alıp onlardan birinin resmine rastlasam yüzlerine tükürüyordum. Mutfak raflarını kaplamak için gereksindiğim bir gazete kağıdına tükürdüğümün farkındaydım. Gene de tükürüyor tükürüğü öylece kurumaya bırakıyordum. Bir resme tükürdüğümü gören olsa, şahsen tanıdığımı sanardı. Hayır tanımıyorum. Çünkü ben yalnızca kadınım biriyim. Hiçbir kadın yoktur ki gazetede resmi basılan her erkeği tanısın. Evet, kim olursa olsun. Ayrıca ben yalnızca başarılı bir fahişeydim. Bir fahişe ne kadar başarılı olursa olsun, tüm erkekleri tanıyamaz. Ama tanıdığım bütün erkekler bende tek bir istek uyandırdı: elimi kaldırıp yüzlerine okkalı bir şamar indirmek. Ama korktuğum için elimi hiç kaldırmadım. Korkum bana bu hareketin çok zor olduğunu düşündürüyordu. İlk kez elimi kaldırdığım ana kadar bu korkudan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Elimin bir kez aşağı yukarı hareket etmesi korkuyu yok etti. Bunun çok kolay, sandığımdan daha kolay bir hareket olduğunu kavradım. Artık ellerim, onların yüzüne şiddetli bir tokat indirmek için havaya kalkabiliyor. Elimin hareketi çok kolaylaştı, elimdeki her şey, göğse saplayıp çıkardığım bıçak bile olsa bu, doğal bir rahatlıkla hareket edebiliyordu. Ciğerlere dolup hissedilmeden boşanan havanın doğal rahat rahatlığıyla saplayıp çıkarabiliyordum onu. Şimdi de gerçeği hiç zorluk çekmeden anlatıyorum. Çünkü gerçek kolay ve yalındır. Bu yalınlığın içinde de vahşi bir güç yatar. Yaşamın vahşi, ilkel gerçeklerine ancak yıllar süren bir savaşımın sonunda varabildim. Çünkü insanlar yaşamın yalın ama çirkin ve güçlü olan gerçeklerine birkaç yıl içinde varamazlar pek. Gerçeğe ulaşmak, artık ölümden korkmamak demektir. Her ikisiyle de yüz yüze gelmek büyük bir cesaret gerektirdiğinden, ölümle birbirlerine benzer. Gerçekler de insanı öldürdüğü için, ölüm gibidir. Ben bir insanı öldürdüğüm zaman, onu bıçakla değil ,gerçekle öldürdüm. Bu yüzden korkuyorlar; beni yok etmek için bu yüzden acele ediyorlar. Bıçaktan korkmazlar. Onları korkutan gerçeğimdir. Bu korkutucu gerçek bana büyük bir güç veriyor. Beni ölümden, yaşamdan, açlıktan, çıplaklıktan ya da yılgınlıktan koruyor. Beni hükümdarlarla polisin zalimliğinden koruyan da korkutucu gerçektir. Yalan sözlerine, yalancı yüzlerine, yalancı gazetelerine rahatlıkla tükürebiliyorum.
·
118 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.