Gönderi

DAVET "Canım" diye hitap edeceğiniz birisi. On yıl, yirmi yıl, bel. ki de otuz yıl ötelerde kalmış. Mektup yazsanız adresi yok. Öğrenmek isteseniz yeri, yurdu belli değil. Daha kötüsü sağ mı, ölü mü bilmiyorsunuz. "Deli gönül" diye tabir ettikleri gönlünüz söz dinlemiyor. Deli dedik ya, çağır, konuş ve dertleş diyor sana. Bir değil, beş değil, on değil. Dayanamıyorsunuz, davetiye çıkartıyorsunuz. Gayba ihtar mahiyetinde bir davetiye... Günler, aylar, yıllar geçiyor fakat ne çağırdığınız geliyor, ne kovduğunuz gidiyor. Dere kenarındaki söğüt ağacı misali bekliyorsunuz. Söğüdün çürüğü özünden olurmuş, yar için ağlayan da gözünden olurmuş. Sen ağlamasını da bilmiyorsun üstelik. Zamanla söğüt ağacı gibi içten içe çürüdüğünün farkına varıyorsun. Ruh çağıranlar gibi hayal çağırabilirsin artık. Hatıraların kucağında gelen o hayal dost, madde planında tanıdığından daha samimi, daha cana yakın, daha sana yakındır. Bakmaya doyamazsın, tutmaya kıyamazsın. Konuşursun sessiz hâl lisanıyla. Ezan sesini duymasan sabahın olduğunu bile fark edemezsin. Gittiğin yerden döner kendine gelirsin. Yazarsın şiir olur... 22.10.1985 YETER Kİ GEL Üzülme “her hafta gelemem” diye Haftada olmazsa ayda gel canım. Üç yüz altmış beşi, böl on ikiye Sırala otuzu say da gel canım. Bekletme, geciken müddet ziyandır Güzele kin, öfke, hiddet ziyandır Varsa gurur, kibir, şiddet ziyandır Onları orada koy da gel canım. Kitap “aşk masal” der, yıkar bırakmaz Akıl “tedbir al” der çöker, bırakmaz Korku “gitme, kal” der; çeker bırakmaz Sen gönül sözüne uy da gel canım. Yazı, güzü, kışı bahar zamanı Yaşadın bilirsin ki her zamanı Dinle rüzgârları seher zamanı Uzaktan sesimi duy da gel canım. 11.6.1985
Sayfa 45 - 46Kitabı okudu
··
1 plus 1
·
53 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.