Gönderi

416 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Bonnie Garmus - Bir Kimya Meselesi
Bu romanla, bir kitapçının çok okunan kitaplar bölümünde tanıştım. Kitabın arka kapağında yer alan “…o, hiçbir kadının ortalama olmadığını söyleme cesareti gösterenlerden biri.” ibaresini görünce satın alıp okumaya başladım ve bitirince de buraya kitap ile ilgili birkaç not bırakmak istedim; Bir Kimya Meselesi; 1960’larda Amerika’da yaşayan bir kimyager olan Elizabeth Zott’un hayat hikayesini konu alıyor. Ama bu basit bir hayat hikayesinden öte, gerek sosyal hayatta gerek iş hayatında sürekli karşımıza çıkan “kadın-erkek eşitsizliğine” dair çarpıcı tespitler ve nokta atışı örnekler içeren bir roman. Elizabeth Zott, başarılı, zeki ve çalışkan bir kimyager; dik duruşlu, kendine güvenen ve bilgili bir kadın, aynı zamanda da gerçekçi ve eğitici bir annedir. Doktora yaptığı üniversitede, çalıştığı kimya enstitüsünde, aşçı olarak yer aldığı televizyon programında ve sosyal hayatında sürekli olarak erkeklerin aşağılaması, baskısı, zorbalığı ve hatta taciziyle karşı karşıya kalan ve tüm bunlara karşı koyabilmeyi öğrenmiş, -kitaptaki ifadesiyle- düşündüğünü söyleyebilen bir kadındır. Aynı işi yapmasına rağmen meslektaşı bir erkekten daha az maaş alması, daha önce hiç çalışılmayan bir alanda kimya araştırmaları yapıp yeni bulgular elde etmesine rağmen sürekli olarak erkek üstleri tarafından zekasının ve kabiliyetinin aşağılanması ve araştırmasının çalınıp başkaları tarafından yayınlanması, sırf bir kadın olduğu için değersiz ve işe yaramaz olarak görülmesi, kadınları ortalama olarak görmediği için, program sunuculuğu yaptığı şirket müdürü tarafından tacize uğraması, evli olmadan çocuk sahibi olduğu için iffetsizlik ve hafifmeşreplik ile suçlanması, salt aşık olduğu adamın başarılı bir kimyager olması nedeniyle -kişisel başarıları gözardı edilip- torpilli olduğunun iddia edilmesi, ateist olduğunu söylediği için insanlar tarafından lince tabi tutulması ve benzer birçok hikaye yer alıyor kitapta. Yazar, aslında bu örnekler aracılığıyla, toplumda geleneksel olarak kabul gören “kadının hayattaki yeri ve ortalama kadın” ibaresinin; kadınları, onların zekalarını, becerilerini, hayallerini, tutkularını, öz benliklerini ne denli hiçe saydığını oldukça etkileyici biçimde anlatmış. Bonnie Garmus, hikayesini her ne kadar 1960’larda konumlandırmış ise de; aslında bu romanda yer verilen birçok hikaye, günümüzde de kadınlara yönelik bu sığ bakış açısının hala devam ettiğini gösteriyor. Elizabeth Zott’un karakteri ve hayata dair duruşu ile okuyucuya sunulan; kadınların kendini iyi yetiştirmesi, yapabileceklerinin farkında olmaları, kendilerini asla başkalarının tanımladığı çerçeveler içerisinde ve “ortalama” olarak görmemeleri gerektiği, ciddiye alınmak için önce kendilerini ciddiye alması gerektiği benim kitapta gördüğüm en önemli mesajlardan birkaçı… Belki hepimiz, tüm kadınlar, hayatımızın her alanında Elizabeth’in karşılaştığı zorlukların ve ona yapıştırılmaya çalışılan etiketlerin bir çoğuyla karşı karşıya kalmışızdır. Bu nedenle, okumalı, yalnız olmadığımızı bilmeli, donanımlı olmalı ve başkalarının bize saygı duymasını istiyorsak önce kendimize saygı duymayı öğrenmeliyiz. Bu bölümü kitapta yer alan güzel bir Marcus Aurelius sözüyle bitirmek istiyorum: “Günlerin sayılı. Onları ruhunun pencerelerini ardına kadar güneşe açmaya harca.” SNÖ.322024-055
Bonnie Garmus
Bonnie Garmus
Bir Kimya Meselesi
Bir Kimya MeselesiBonnie Garmus · Altın Kitaplar · 20232,150 okunma
·
2 artı 1'leme
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.