Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İbn Teymiyye'ye Atılan İftiralara Reddiye...
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye’ye; çağdaşı mutasavvıf, kelamcı ve bid**’atçi düşmanlarından çokça iftiralarda bulunulduğu gibi, çağından sonra günümüze kadar da (bu durum) devam edecek gibi görünmektedir. (Meyve veren ağaç taşlanır) Ancak bu iftiralar arasında en şaşırtıcı olup hasım bidatçilerin dayanak kabul ettikleri iftira ise gezgin İbn Batuta’nın, "Rihletu İbn Batuta (İbn Batuta Seyehatnamesi)" diye tanınıp meşhur olmuş "Tuhfetu’l-Enzar..." adını taşıyan eserinde -Allah’tan layıkı ile muamele görmesini dileriz- söylediği şu sözlerdir: "726 yılı muazzam Ramazan ayı 9’una tesadüf eden perşembe günü Şam’ın Dımaşk şehrine vardım... Dımaşk’ta Hanbeli fukahasının büyüklerinden Şam’ın büyüğü ve çeşitli ilim dalları hakkında söz söyleyen Takıyu’d-Din İbn Teymiyye vardı. Ancak aklı pek yerinde değildi. Dımaşk’lılar onu çokça ta’zim eder, o da minbere çıkıp, onlara vaazlar verirdi..." diye sözlerini sürdürür ve daha sonra şunları söyler: "Caminin minberinde insanlara vaaz ederken cuma gününde huzurunda bulundum. Onlara öğüt veriyordu, söylediği sözler arasında şu da vardı: Allah dünya semasına benim şu inişim gibi iner, dedi ve minberin basamaklarından bir basamak indi. İbnu’z-Zehra diye bilinen Malikî mezhebine mensub bir fakih ona karşı çıktı ve onun söylediği bu sözü reddetti. Fakat herkes bu fakihe karşı çıktı, elleriyle, ayakkabılarıyla onu alabildiğine vurdular ve nihayet sarığı da düştü..." Ve daha başka yalan ve iftiraları bunların akabinde sıralamaya devam etmektedir. (er-Rıhle, I, 102, 109, 110, Tahkik: Dr. Ali el-Muntasır el-Kettanî, Muessesetu'r-Risale baskısı. ) İbn Batuta’nın iftira sözleri bu. Bundan dolayı Şeyh Ahmed B. İbrahim B**. İsa "el-Kasidetul-Nuniyye" (Şerhu'l-Kasidetu'n-Nuniyye,**1, 497**)'ye yazdığı şerhinde şu sözleri söylemektedir: "Böyle bir yalandan Allaha sığınırız. Bu **yalanı söyleyen Allah’tan korkmaz, bu iftirada bulunan utanmaz mı**? Nitekim hadis-i şerif’te: "Eğer utanmazsan dilediğini yapabilirsin" diye buyurulmuştur. (Sahihtir. Buharî, Edeb Babu iza lem testehi... da rivayet etmiştir. Fethu'l-Barî, X, 523. Hadisin baş tarafları da şöyledir: "Nubuvvet kelâmından insanlara erişenlerden birisi de şudur...") Bu yalan o kadar açıktır ki ayrıca bunu uzun boylu reddetmeye gerek yoktur. Bu iftiracı ve yalancıya karşı Allah yeter. Çünkü bu şahıs Dımaşk’a 726 yılı 9 Ramazan tarihinde girdiğini söylemekte. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye ise o sırada el-Kal’a’da hapsedilmiş bulunmakta idi. Nitekim onun öğrencisi Hafız Muhammed b. Ahmed B**.Abdul-Hadi "Tabakatul-Hanabile" adlı eserinde ile Hafız Ebul-Ferac Abdur-Rahman B. Ahmed B.**Receb'in belirttikleri gibi güvenilir ilim adamları bunu böylece zikretmişlerdir. Hafız Ebul-Ferac sözü geçen "Tabakat"ında İbn Teymiyye’nin biyografisini yazarken şunları söylemektedir: "Şeyh (Şeyhu'l İslam Ebu'l-Abbas Takıyyuddin Ahmed B. Abdulhalim İbn Teymiyye) 726 yılı, Şaban ayından, Zulkade’nin 28. gününe kadar el-Kala’da (hapis) kaldı." (ez-Zeyl ala Tabakati'l-Hanabile, II, 405**) İbn Abdil-Hadi ayrıca onun oraya 6 Şaban’da girdiğini de ekler. (İbn Abdi'l-Hadî, el-Ukudu'd-Durriyye, sf: 218.) Şimdi bu iftiraya bir bakalım: Bu şahıs onun huzurunda bulunduğundan ve bu sırada minberde insanlara vaz-u nasihatte bulunduğundan söz etmektedir. Bunun gerçekle ilgisini bir bilebilseydik! Acaba caminin minberi Dımaşk Kal**’**asının içlerine mi intikal etti? Halbuki İbn Teymiyye belirtilen tarihte sözü edilen kaleye girdiğinde ancak na'şı üzerinde dışarı çıkmıştı. Hafız İmadud-Din İbn Kesir "Tarihinde bunu böylece kaydetmektedir. (el-Bidaye, XIV, 123) İbn Kesir'in el-Birzali'den naklen zikrettiğine göre İbn Teymiyye'nin ikindi sonrası 16 Şaban Pazartesi günü girdiği şeklindedir. Durum ne olursa olsun, bu Mağrib'li yalancının Şam'a girişinden önce onun hapse girdiği muhakkaktır. O ise 9 Ramazan'da Şam'a girmiştir. el-Birzali ile İbn Kesir'in ondan naklen zikrettiğine göre İbn Teymiyye'nin Kal'a hapsine girişi ile İbn Batuta'nın Dımaşk'a girişi, arasında 23 gün, İbn Abdu'l-Hadi'nin zikrettiğine göre ise ikisinin girişi arasında 33 günlük bir fark vardır. Böylelikle bu hususta yapılacak açıklamalar nihaî maksadına ulaşmış bulunuyor. İbn Batuta’nın çokça yalan söylediğinin delillerinden birisi de onun bu seyahatnamesinde naklettiği çok acaib hikâyeleridir. O kadar ki İbn Haldun bu seyahatnameden bir miktar nakillerde bulunduktan sonra şunları söylemektedir: "...Onun anlattığı şeylerin çoğunluğu Hint ülkesinin hükümdarı ile ilgili olup onu dinleyenlerin çokça garib karşılayacağı halleri ile ilgili anlattıklarıdır... Nihayet o bu kabilden hikayeler anlattı, bu sefer insanlar kendi aralarında onun yalancı olduğunu söylemeye koyuldular. O günlerde Sultan Faris B.Vardar’ın veziri ile karşılaştım. Bu hususta onunla konuştum ve ben bu adamın insanlar tarafından yaygın bir şekilde yalanlanmış olması dolayısıyla vermiş olduğu haberleri kabul etmediğini gördüm." (İbn Haldun, Mukaddime, II, 565, Tahkik: Ali Abdu'l-Vahid Vafi) O halde İbn Haldun rivayet ettiği haberlerin çokça garib oluşları sebebiyle İbn Batuta’nın doğruluğunda şüphe etmektedir. İbn Teymiyye’ye dair naklettiği rivayetten daha garibi de yoktur. Diğer taraftan İbn Batuta’nın Hindistan’ı ziyareti esnasında naklettiği garib hadiselerden birisi de şu sözleriyle anlattıklarıdır: "Nihayet Beşay dağına vardık, orada salih Şeyh Ata Evliya'nın zaviyesi de vardır. "Ata" türkçede baba demektir, "evliya"da Arabca bir kelimedir. Anlamı evliyaların babası demek olur. Aynı şekilde ona "si sad sale" de denilir. Farsça’da "si sad" üçyüz "sale" de yıl anlamındadır. Onların belirttiklerine göre o üçyüzelli yaşında imiş. Onlar bu kişi hakkında güzel inançlara sahibtirler..." Daha sonra şunları söyleyinceye kadar sözlerini sürdürür: "Yanına girdik, ona selam verdim, boynuma sarıldı. Cismi nemli idi, ondan daha yumuşak bir cisim görmedim. Onu gören kişi ise elli yaşında olduğunu zanneder. Bana naklettiğine göre herbir yüz yaşında saçları ve dişleri (yeniden) çıkar..." (Rihle, 1, 466) Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye'**ye İftira Atan İbn Batuta: Alem-i İslam’ın bazı bölgelerinde ve ülkemizde, bir takım kesimler ve şahıslar tarafından Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye hakkında bir iddianın, dönem dönem dile getiridiğine şahid olmaktayız. Bu kimseler, bu iddia üzerinden İbn Teymiyye’nin muşebbihe ve mucessime fikrine sahib olduğunu kanıtlamayı hedeflemektedirler. Yani onlara göre İbn Teymiyye, Allah'ı yaratılmış olanların sıfatlarıyla anan ve kendisinin yarattıklarına benzeten ve bununla beraber Allah'ı cisim sayan veya Allah'ın sıfatlarını cisimleştiren bir itikada sahibdir. Onları bu iddiaya sevkeden sebebler arasında Seyyah İbn Battuta’nın er-Rihletu İbn Battuta adlı eserinde yer alan bazı açıklamalarını görmekteyiz. Evet, bu kıssa üzerinde değerlendirmede bulunmadan önce, kısaca İbn Battuta’dan ve eseri olan er-Rihletu İbn Battuta’dan bahsedelim… İftiracının Tam adı: Ebu Abdillah Şemsuddin Muhammed b. Abdillah b. Muhammed b. İbrahim el-Levati et-Tanci olan İbn Battuta 17 Receb 703'te (24 Şubat 1304) Fas'ın Tanca şehrinde doğdu. Hayatı hakkında İbn Hacer, İbn Haldun gibi kimselerden bazı bilgiler görebilsek de İbn Battuta'nın hayatı ve şahsiyeti hakkındaki bilgilerin ana kaynağı, bizzat kendi seyahatnamesidir. Türkler'in, Moğollar'ın, Maldivliler'in hükümdarlarıyla tanışan İbn Battuta birçok ülkede kadılık makamına getirilmiş. Farsça ve Türkçe bilmesi ve yolculuklarında çeşitli siyasi tecrübeler kazanması dolayısıyla kendisine bazı diplomatik görevler verilmiştir. Seyahatnameden öğrenildiğine göre İbn Battuta. Mağrib Sultanı Ebu Said el-Merini döneminde 2 Receb 725'te (14 Haziran 1325) Tanca'dan hac niyetiyle yola çıktığında henüz yirmi iki yaşındaydı. Kuzey Afrika sahillerini takib ederek 1 Cemaziyelevve l 726' da (5 Nisan 1326) İskenderiye'ye vardı . İbn Battuta 15 Şaban'da (17 Temmuz) Suriye'ye doğru yola çıktı ve Kudüs, Aclun, Akka, Sur, Sayda, Taberiye ve Antakya gibi şehirleri dolaştıktan sonra 9 Ramazan'da (9 Ağustos) Dımaşk'a varıp Ramazanı burada geçirdi. Bundan sonra Hac için Arabistan topraklarına gitmiş, ardından dünyanın pek çok bölgesini ziyaret etmiş ve burada önemli şahsiyetlerle de tanışmıştır. İbn Battuta Anadolu topraklarına da gelmiş ve Anadolu şehirlerinin pek çoğunu ziyaret etmiştir. Seyahati boyunca Endülüsten, Afrikaya, uzak doğudan, Sibirya yakınlarına kadar pek çok bölgede bulunmuş. İnançtan, ticarete, siyasetten örf adetlere kadar çok geniş konulara eserinde yer vermiştir. 754 Zilkade yani Aralık 1353’te Fas’a dönmek zorunda kalır ve seyahati bu tarihte son bulur. Krachkovsky’e göre İbn Battuta, Marka Polo ile birlikte Ortaçağ'ın en büyük iki seyyahından biridir ve hatta çok daha geniş bir alanı gezmesi, üç kıtada en önemli kültür merkezlerine ulaşması sebebiyle onu geride bırakmıştır. Müellif tarafından Tuhfetun Nuzzar Fi Ğaraibil Emsar ve Acaibil Esfar diye adlandırılan ve literatürde Rihletu İbn Battuta adıyla bilinen eser, seyyahın kısa aralıklarla yirmi sekiz küsur yıl süren gezilerini kâtib İbn Cüzey el-Kelbi'ye ham metin olarak aktarması ve onun da bazan ihtisar edib bazan de küçük ilavelerde bulunmasıyla meydana gelmiştir. Bu seyahatnamede ne kadar uydurma, yalan ve iftira bulunduğunu ancak Allah bilir. Allah, İbn Teymiyye’ye geniş geniş rahmetini ihsan etsin, zalimlerin tuzakları ise mutlaka boşa çıkar.
··
299 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.