Gönderi

181 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 12 days
‘GÖLGE’LERİN GÜCÜ ADINA!!!
Hayat, üzerinde konuşuldukça kaybedilen bir zaman parçası, çokluğun ortasında ve hiçliğe yakın. Okumayın, yazmayın, düşünmeyin ama yaşayın: bir reçete aramayın işte yahu; koşun, çalışın, düşün yeniden ayağa kalkın, gülün, sarılın, üzülün, ağlayın; sabit olmaktan ve aynı kalmaktan iyidir, diyelim ve sözü bu güzel kitaplarla farkındalığımızı arttıran değerli yazara bırakalım; sonsözü söylemeyi hak ediyor: “Bana göre, hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl varolduğumuz ya da olmadığımız. Önce günaydın, sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz yalnızlık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler. Düş gücü ve tutkuları engellenmişler için ise hayat, çocukken oynadığımız oyunların büyüyünce izin verilmeyen oyunsuzluğu. Bence hayat, burada saydıklarımla ve saymadıklarımla, tartışılması gerekmeyecek kadar sırada ve yalın. İnsanlık tarihi boyunca onu karmaşık bir hale getirme yönünde öyle ustalaşmışız ki bazılarımız bununla ilgili bir şeyler söyleme ihtiyacını duyuyoruz; hayatın kendisinden çok, onu çözülmesi zor bir yumağa nasıl dönüştürdüğümüzü anlatabilme umuduyla. Bunlar benim görüşlerimdi, başkalarının her zaman söyleyecek farklı şeyleri olacak. Hoşça kalın!” Yalın, sade, anlaşılır ve sıradan cümlelerle hayat! 181 sayfanın tamamı böyle duru bir akışta, deneyimlerin paylaşımı tadında. Üst bir dil veya didaktik anlatım yok. Bilmişlik taslamıyor, reçete vermiyor. Kısaca diyor ki; Karmaşıklaştırmayın abi, yaşayın gitsin işte. Yarın yokmuş gibi… Gölgeniz varmış gibi… Materyalist bakış açısının insanı yorduğu kadar manevi tatmin arayışının bir parçası olan toplu güdüleme mekanizmaları da bir o kadar yorucudur. Aslolan her zaman dengedir. Freud insan psikolojisini “süperego(üst benlik) ego(benlik) id(alt benlik)” olarak parsellerken, Jung da “persona” ve “gölge” kavramlarıyla üstüne bina yapmış. Tam anlamıyla varolamayan ama varolma eğilimi gösteren insan çok fazla yaptığı şeyin bir süre sonra kölesi oluyor ve beyin haklı çıkma adına “kendini kandırma” döngüsüne giriyor. “Cici çocuk” olmamızı isteyen üst benliğimiz ile görmezden gelmeye çalıştığımız “yaramaz çocuk” alt benliğimiz arasında sıkışan “ben” ya da benlik, bir süre sonra error vermeye başlıyor. Eskilerin bir deyimi vardır; “ göz kararı” diye. Göz kararı standart bir ölçü değildir ama dengeyi bulur. Sağ duyuyu harekete geçirir, insiyatif özgürlüğü sağlar. İşte hayat tam da böyle olursa dengede kalıyor hocam, göz kararı. Abartılan şeylerin bedelleri ağır oluyor. Yabancılaşıyoruz kendimize, sosyal bağlarımıza gibi gibi. Olduğu kadar olmadığı kader diyelim göz kararı tuzu biberi yiyelim:) Hayat olduğu gibidir değil mi, olmasını istediğimiz gibi değil… Eyvallah…
Hayat
Hayat
Engin Geçtan
Engin Geçtan
Hayat
HayatEngin Geçtan · Metis Yayınları · 20234,115 okunma
··
105 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.