Gönderi

Aşk-ı Memnu'da Bihter'in intihar, ötekinin öldürülmesidir. Çünkü özneleşme süreci kişinin varlığını çepeçevre kaplayan kimlik statü ve anlam verenden uzaklaşmakla gerçekleşir. Böylece birey özgürleşerek özneleşir: Öznenin ortaya çıkmasında özgürlük gereksiniminden sonraki asama insanın eksik bir varlık olmasını anlaması, olumsuzlama ve Lacan'ın 'Gerçek' olarak adlandırdığı Hegel'in ise tikel-tümel diyalektiği içinde değerlendirdiği bütünlüklü yapıya ulaşmak için çaba harcaması etrafındaki devinimidir. Mutluhan İzmir, bu devinimi şöyle ifade eder: “Özne, varlığın herhangi bir uğrağında 'bu varlık eksik bir varlıktır, ben bu tikel eksiklik olamam' dediği anda, kendisini olumsuzlayarak başka bir uğrağa doğru yola koyulur. Her uğrak, yeni bir olumsuzlamaya dek, dışarıya çıkmış olan özün geçici olarak dışarıda göründüğü, sonradan olumlanarak içselleştirileceği ve özne biçimine gireceği, bir andır. Özne her görünüşünü önüne alarak yeniden tanımlar ve kendi bilincine de 'ben buyum' der.” (2013: 42) Sartre ise yalnızca eksik bir varlığın, eksik olunana doğru varlığın ötesine geçebildiğini, insan-gerçekliğinin, onda eksik olana doğru kendinin ötesi-ne geçiş olduğunu ve aşkınlığın kökeninin de bu olduğunu söyler. Sartre'a göre insan-gerçekliği, kendiyle çakışmaya doğru sürekli bir öteye geçme edimidir ama bu çakışma hiçbir zaman verilmemiştir. (2014:152) Aksi hâlde özne bütünlüğünü geride bırakmayıp kendisiyle özdeşleşirse kendisine olan mesafesini kaybederek kendisine mevcut olmaktan çıkacaktır. Böylece 'ben'ini de yitirmiş olacaktır.' Ben'in bütünlüğünü geride bırakması her an yok olmanın esiğinde olan bir varoluş mücadelesidir. Bu sebeple özne kendisini sürekli olumsuzlar. Dolayısıyla, Sartre'in belirtiği gibi, insan gerçekliği olarak insan bilinci, mutsuz bilinçtir ve bu mutsuzluk hâlinin ötesine geçmesi olanaksızdır.
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.