Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

192 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Tüyleri diken diken eden bir seri
Dikkat: İlk üç cildiyle ilgili büyük oranda spoiler içerir. Gerekli Şeyler dükkânında satış elemanı bir hanım kızın tavsiyesi ile ilk üç cildini aldığım bu mangayı Ankara seyehatim sırasında okumak üzere yanıma aldım. Nitekim üç cildini de büyük bir zevkle okudum. İblislerle dolu dstopik bir dünyada geçen kurgu, kanımca fantastik türleri seven okurlar için kaçırılmaması gereken bir eser. Öncelikle eserlerini İngilizce yazması sebebiyle Japonya'nın Elif Şafak'ı sayabileceğimiz Kazuo İşiguro'nun romanından Mark Romanek'çe uyarlanmış olan Never Let Me Go filmini izleyenlerin çeşitli noktalardan, bilhassa distopiklik noktasıyla bağlantı kurabileceği bir manga Vadedilmiş Yokyer. Yine de bu benzerliğin daha ziyâde çocuk yetiştirmek ile sınırlı olduğunu söylemek mümkün. Asıl bayağı benzerlik bulduğum bir film var ki adını anımsamıyorum. Orada uzaylıların temel gıdaları bebek, çocuk ve hükûmet vardıkları anlaşma netîcesinde günlük ya da aylık olarak yiyecek istikaklarını temin ediyor. Tüylerimin diken diken olduğunu şimdi bile hatırlayabiliyorum. Yokyer'in vâdedildiği mekân Grace Field Evi denen bir yetimhâne. Boyunlarında numaralar olan otuz küsür çocuğun Mama dedikleri müdireyle mutlu mesut yaşadığı bu yetimhânenin büyük kurallarından biri on iki yaşına basanlar âileye verilmek şartıyla evden ayrılmalıdır. Tabiî daha erken yaşlarda da evlatlık edinilebiliyorlar. Nitekim kitabın olay örgüsünü bir fitili tutuştururcasına başlatan Conny henüz altı yaşındadır. Onun diğer kardeşleriyle vedâlaşırken görürüz. Kucağında çok sevdiği, yanından ayırmadığı bir peluş tavşanı da vardır. Gidenlerin bir mektup bile yazmadığından şikâyet edildiği sayfalarda çocukların kardeşlik bağlarının bir örümcek ağı kadar mükemmel görünümlü ve bir o kadar hassas olduğunu anlıyoruz. Conny ayrılmıştır. Ancak peluş tavşanını unuttuğu fark edilince çiftliğin en zeki ve yaşça büyüklerinden 11 yaşındaki küçük annecik Emma ile yetimhânein medâr-ı iftihârı Norman üzerinlerine kilitlenen kapıyı hırsızlama açarak çocuğun peşinden giderler. Nefes nefese dış kapıya vardıklarında yıkık dökük bir kamyonun arkasında uzunca saplı bir çiçekele öldürülmüş olan Conny'nin cesediyle karşılaşırlar. Akabinde oraya gelen birilerin bu ceset hakkındaki "lezzetli" minvalindeki dehşet verici sohbeti işitirler. Korkak nazarlarla konuşanlara baktıklarında kanları çekilir, çünkü bunlar iblistirler. Daha birkaç bilgiyi daha işitip saklandıkları kamyonun altından sıvışarak gizlice kaçarlar. İşte bu bölüm ile birlikte serinin ismiyle müsemmâ olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor. Yetimlere vâdedilen aile aslında yok, gönderildikleri bir yer de yok. Grace Field bir yetimhâne değil, bir çiftlik. Sığır çiftliği misâli, iblislere insan yetiştiren, onlar yesin diye büyütülen bir çiftlik. Açıkçası bu seri, bilhassa ilk cilt, otobüs yolculuğunda çok da tercih edilir değilmiş. Çünkü okuduğum dehşet verici şeyler karşısında kâh gözlerim fal taşı gibi açıldı, kâh açılan ağzımı elimle kapadım. Muhtemelen etrâfımdakilerin zihninde bu adamın nesi var gibi bir soru doğmuştur. Öylesine etkileyici bir kurgu. Emma, Norman, Ray, Don ve Gilda bu acı gerçeği öğrenmeden evvel öyle mutlululardı ki sanırsınız Green Gables'ta her biri birer Anne Shirley. Gel gör ki bilme eylemi omuzlarına büyük bir yük konduruyor ve hâliyle kaçma planını devreye koyuyorlar. İlk önce yetimhânenin çevresini araştırmaya girişirler, Mama'nın onları kontrol etme yöntemlerini öğrenirler... İlk üç cilt, bu kaçışın ilerlemeleri mahiyetinde. Burada şunu da belirtmek isterim: İlk üç "çocuğun" zekîlerden de zekî olduğunun altı sık sık çizilse de öyle stratejik ve derinlikli konuşmalarla planlar yapıyorlar ki yer yer "Yoh artık!" dediğim oldu. Açıkçası üç ciltte de bu duruma alışamadım. Ama birkaç sene önce oldukça medyatik olan filozof bir ilkokul çocuğunun varlığını hatırlayarak bir nebze de olsa kendimi teskin edebildim. Hikâye akıp gidiyor. Parça parça değil de art arda okumanın faydası kurgunun etkisini bomba parçacıklı hâle getiriyor ki tadından yenmiyor. Ancak dergi kökenli olmasından ötürü kimi bölümlerde önceki bölümün birkaç panellik özeti de vardı. Buna mâruz kalmak bir noktadan sonra "Hadi kardeşim, hadi! Yeni bölüme geçmek istiyorum." dedirtti. Çizimler büyük oranda sevimli ancak iblisler hâriç. Kitabın merâkı kamçılamak üzerinden ilerlediğini, sürekli "arkası yarın" tadı amaçlanarak yayınlandığını söyleyebilirim. Her cilt öyle bir yerde kesilmiş ki bir sonrakine hemen o anda başlamamak mümkün değil. Dahası kitabın kötü kadını olan Mama İsabella ve yetimlerden Ray'in öngörülemez davranış ve tutumları da gerilim cephesini pekiştirmiş. Bu anlamda serinin gizem ve gerilim ile yoğrulmuş olduğunu söylemek mübalağa sayılmayacaktır. Merak demişken seriye muhakkak devam edeceğim. Örneğin olaylar 2045'te geçmekte ve kütüphânedeki en yeni baskı 2015. 2015'te ne olmuş? İblisler nedir, kimdir, nereden gelmişler, amaçları nedir? Üçüncü ciltte Krone Abla denen bir çiftlik insanının verdiği bir avuç bilgi dışında mâlûmumuzun olmadığı dış hayatta insanlar ne durumda, bu çiftlikten haberdarlar mı? Ayrıca bu insan çiftlikleri nasıl ortaya çıktı? Yemeye gönderilen çocukların yerine yenisi nereden geliyor? İblisler mi üretiyor yoksa insanlar evlatlarını mı satıyorlar? Çocuklar her sabah eğitim görüyorlar. Devamlı test çözüyorlar. İkinci cildinde olmalı sebep bulunmuştu ama tatmin olamadım: Buna göre iblisler insan beyni yiyorlar. İnsan beyni 12 yaşında asıl büyüklüğüne ulaşıyor. Ama daha fazla bir bilgi yok. Neden? Hem beyne karşı böyle bir hassasiyetleri varken neden 6 yaşındakini yiyorlar? En çok da bunların besin kaynağı sâdece insan mı? Bu temel sorular dışında Mama, Ray'in 12. yaşına bastığı gün gönderileceğini söyledi. O içteki hâin dıştaki ajanın âkıbeti ne olacak? Emma, Norman ve Ray'in planı gerçekleşebilecek mi? Ya dışarıdaki insan toplulukları çok uzakta ve kaçarlarken iblislerce avlanılırlarsa? Kitaplardaki exlibrislerde geçen William Minerva kimdir ve yaşıyorsa olaya dâhil olacak mı? Ve daha birçok soru var kafamda. Yanıt bulmak için sabırsızlanıyorum. Ancak bütçe açısından zorlayıcı bir seri. Çünkü serinin 12. cildi daha yeni Türkçe olarak basılmış. Özgün dilinde Allah bilir kaç cilttir. Öte yandan tekil bazda çok pahalı. İndirim avına çıkmadan has piyasa değeriyle satın almak dolgun bir bütçe ister. Ancak buna bir çözüm olarak animesi önerilebilir. Ben okuma yanlısı olduğum için animeyi izleme gönüllüsü değilim ama bu şartlarda güncele yetişmek için başvurulabilecek bir yol.
Vadedilmiş Yokyer - 1. Cilt
Vadedilmiş Yokyer - 1. CiltKaiu Shirai · Gerekli Şeyler Yayınevi · 2020840 okunma
·
1 artı 1'leme
·
131 görüntüleme
zafacan okurunun profil resmi
3-4 bölüm okuyup bırakmıştım. Aynı anda çok fazla seri okuduğum için bazılarını beklemeye aldım. Bu arada muhtemelen biliyorsunuzdur zaten, internetten pdf olarak okuyabilirsin. Animesine hiç girmeyelim, 2. sezon çok fazla sahne kısılarak uyarlanmış deniliyor.
Bektaş Bayramağası okurunun profil resmi
Animesini zâten izlemem şu an için mümkün değil ancak kesilmeleri kırpmaları tahmin etmesi zor değil. Şâyet kitaptan tâkip edemeyeceksem online okumalara girmiyorum çünkü ne edebî bir haz alabiliyorum ne de odaklanabiliyorum maalesef. Vaktiniz varsa bir şans verebilirsiniz bana kalırsa 👍
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.