“Kırılan ne varsa tamir ederim – yürek dışında.” Kitabın ana cümlesi bu. Romanın baş kahramanı Yakov bir Yahudidir ve tamircilik yapmaktadır. Yeni geldiği Kiev’de Hıristiyan bir çocuğun işkence ile
öldürülmesi suçu ile tutuklanır. Yakov tamamen masumdur fakat bunu kanıtlayamaz. Çünkü devletin tüm baskı aygıtları onun bu suçtan hüküm giymesi ve bu sayede başlatılması planlanan Yahudi katliamına uygun gerekçe bulmak için seferber olmuştur.
Bu ödüllü romanın yazarı da bir Yahudidir ve aile büyüklerinin kendisine aktardığı buna benzer hadiselerden , bir de 1894 yılında Fransa'da haksız yere casuslukla suçlanarak yargılanan, Yahudi asıllı Yüzbaşı Alfred Dreyfus olayından etkilenerek bu romanı yazmıştır. Emile Zola da konuyla ilgili olarak "Suçluyorum" başlığıyla yayımlanan tarihi bir mektup yazmıştır. Bu mektup daha sonra
Suçluyorum Aynı başlıkla kitap olarak yayımlanmıştır. Dreyfus 1906 yılında beraat etmiştir. Yazar kitapta da Dreyfus olayından örnek verir .
Yazar kitabın ana felsefesini Spinoza felsefesi
üzerine kurar. Yakov karakteri sık sık varoluşsal sorgulamalar yapar. Hem Spinoza felsefesi hem de onun hayatından örnekler aktarılır.
Yahudilerin onu sinagogda nasıl lanetlediklerini, fikirleri yüzünden bir suikastçının onu sokakta nasıl öldürmeye çalıştığını, küçücük odasında çalışarak, yazarak, geçimini sağlamak için ciğerleri cama dönene dek mercek yontarak nasıl öldüğünü aktarmıştır.Spinoza genç yaşında, yoksul, mazlum ama en özgür insanlardan biri olarak ölmüştür. Düşüncelerinde özgürdü, zorunluluk kavramını nasıl anlamak istiyorsa öyle anlamakta ve felsefesini inşa etmekte özgürdür. Zorunluluk, Spinoza'yı özgürleştirmiş ama Yakov'u tutsak etmiştir.Spinoza evreni düşünmüştü ama
Yakov'un zavallı düşünceleri bir hücreye kapatılmıştı.
Bu romanı okurken ve bitirdiğimde aklıma
Kutsal İnsan teorisi geldi. Bu teoriye
göre; hukuk ile hayat arasında bir belirsizlik mıntıkası vardır, bu belirsizlik mıntıkasına düşürülen insan(lar) “Homo Sacer” durumuna düşer. Agamben teorisini kavramsallaştırırken Homo Sacer kavramını kullanır. Yani kutsal insan. Bu bir çelişkidir aslında. Bu insan kutsanmış, yüceltilmiş , halkın gözünde Aziz makamına ulaşmış değildir . Tam tersi; Homo Sacer kötüdür, katil de olabilir , casus da olabilir , bir vatan haini de. Bu kutsal insanı devlet ve aygıtları kamuoyuna öyle lanse eder ki, halk bu insanın ya da kitlenin her şeyi yapabileceğine ve kesinlikle katledilmesi gerektiğine yüzde yüz ikna olur. Homo Saceri artık hiç kimse ve hiç bir güç kurtaramaz. Homo Saceri kurtarmak için yapılacak her türlü girişim , yeni Homo Sacerler üretmekle neticelenir .
Bu roman bu teoriyi tamamıyla destekleyen, Kutsal insana örnek teşkil eden bir kitap. Romanı okurken niye bu teoriyi örnek verdiğimi daha iyi anlayacaksınız. İsterseniz bu romandan önce bu kitabı okuyun. Böylesine muazzam bir teoriden sonra bu romanı okumak, kurguyu daha imgesel kavratacaktır.
Romanda yazar tamirciyi neden el birliğiyle (tüm hukuk birimlerince ) tutsak etmek istediklerini şu sözlerle örneklendirir ;
“Bir hükümet kendini korumak zorundadır, ikna yoluyla olmazsa güç kullanarak.
Bu suçu işlemediğini biliyoruz. Kötü olan, bunu onların da biliyor ama senin yaptığını söylüyor olmaları. En kötüsü bu.
Birlikte örgütlenerek Kara Yüzleri oluşturdular, yani anlatmama bile gerek olmayan iğrençlikler amacıyla bir araya gelen yüz kişilik çeteler meydana getirdiler. Mahkemelerin bağımsızlığını, basın özgürlüğünü, Duma'nın prestijini yok etmek için fareler gibi kemiriyorlar. Rus Anayasası'nın ihlallerinden halkın dikkatini uzaklaştırmak için gelenekselci olmayan Ruslara karşı milliyetçiliği kışkırtıyorlar. Tüm azınlıklara eziyet çektiriyorlar; Polonyalılara, Finlilere, Almanlara, bizlere . . . Ama özellikle de bizlere. Halkın hoşnutsuzluğunu Yahudi karşıtı taşkınlıklara yöneltiyorlar. Bu onların sorunları için basit bir çözüm. Bir de yaptıklarından keyifalıyorlar çünkü hüküme tin yardımıyla Yahudileri öldürüyorlar ve bu da kendi işleri açısından oldukça faydalı.
Bir savı ispat edebilmek için en iyi yol bir kurban bulmaktır.
1905 ve 1906'da binlerce masum insan katledildi, milyonlarca ruble değerinde maddi hasar verildi. BuYahudi katliamları İçişleri Bakanlığı'nda planlanmıştı. Yahudi karşıtı bildirilerin Polis Teşkilatı'nın matbaasında basıldığını biliyoruz.”
Bitirirken sözü Spinoza’ya bırakıyorum : “Mücadelenin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Devlet, insanın doğasına aykırı gelen biçimlerde hareket ediyorsa onu yıkmak o kadar kötü bir şey değildir. Yaşasın devrim! Yaşasın özgürlük!”
TamirciBernard Malamud · Kafka Kitap · 20131,166 okunma