Benim Arap harflerine aleyhtarlığım çok eskidir...Yeni harflerin kabulü sırasında Halep'teki gazetemizde "Medeniyet Şifresinin Miftahı(anahtarı)" başlığıyla bir makale yazmıştım. Bu yazı, harf inkılabını ne coşkun bir sevinçle karşıladığımı iyice gösterir. Demiştim ki:
"Bir inkılap şimşeğinin keskin ışığı altında Anadolu Türk'ü nihayet medeniyet şifresinin miftahını(anahtarını) eline geçirdi; şimdiye kadar bön bön uzaktan bakıp şaştığı, zihnine sığdıramadığı ve künhüne(özüne)varamadığı irfan muamması artık bu tılsımlı anahtar sayesinde bütün çetinliğini kaybetmiştir. Medeniyet şimdi açılmaz bir kapı, aşılmaz bir uçurum, ulaşılmaz bir tepe, varılmaz bir ülke değildir. Eski elifbanın bukağılarından(demir köstek) kurtulan ayaklarına taktığı bu kanatlı esatir çarıklarıyla irfan alemini, içinden ve üstünden seyretmek, bilip öğrenmek imkanını bulmuştur.
Bu bir tılsımlı muskadır. Gençlik onu zihnine soktu. Artık hayat mücadelesine çıkan gencin elinde Gordiya düğümünü ikiye biçen İskender'in kılıcı , insan ve hayvanlara aynı zamanda hükmeden Süleyman'ın mührü ve duvarların arkasını, dağların ardını gösteren Alaeddin'in feneri vardır. Henüz manasını, kıymetini anlamayarak hayran hayran baktığı bu acayip cifr(gaipten haber verme) ona istikbalde bir hazine vaat ediyor.
Göklerin yıldızlarıyla deryaların incileri arasında güzel ve kıymetli ne varsa hepsi bu hazinenin içinde ve anahtarı da artık gençliğin, milletin elindedir.
Yeni Türk alfabesi, bu millet ile Avrupa milletleri arasında mevcut üç yüz senelik farkı bir nesillik hamlede ortadan kaldıracak mahiyettedir.
Yeni alfabenin karşısında şimdiye kadar hiçbir şahsiyete ve hiçbir harekete karşı gösteremediğim bir tazimle(saygıyla), coşkun bir ruh ve sağlam bir kanaade eğilebilirim. Zira içinde cehalet esirliğinin zincir şakırtıları ve işkence feryatları gelen Anadolu 'yu o zillet ve ıstırap kulluğundan bu irfan silahı ve bilgi askeri kurtaracaktır.
Yeni harflerle başlayan yeni tarih, ilim ve irfan tarihi, Anadolu'nun en seçme menakıbını ebediyete kaydedecektir. Zira ilk olarak oraya ilim, yani medeniyet girecek, küçücük bir zümrenin inhisarına(tekeline) geçmiş olan bilgi, artık herkesin malı olacak, o topraktan beklenilen zeka bereketi ve irfan bolluğu medeniyete feyiz verecektir.
Medeniyet şifresinin miftahı(anahtarı)... Bence, yeni alfabenin asıl tarifi budur: Ta önümüzde, elimizin altında durduğu, karşımızda soyunduğu halde, bir türlü manasına vakıf olamayarak medeniyete aykırı gözlerle bakakalmamızın sebebi dilimize uyar ve aklımıza sığar bir alfabeden mahrumiyetimizdi. Atılan bu harfler Türk çocuğunun zekasma bir mania oluyor, engel ve çengel gibi aklımız, bu teşekkülümüze zıt harflere takılarak hırpalanıyor, sönüyor, okuma iştahımız kesiliyordu. Eski harfler bir eski devir yadigarıydı. O elifba, bir zadegan sınıfı imtiyazı gibi milletin ancak on binde birine ilim rütbesi veriyor; okuma yazmayı bir monopol(tekel) şekline sokuyor, bilgide bir inhisar idaresi tesis ediyordu.
Okumak, yazmak, bilmek? Ne müşkül elde edilir bir paye idi o...Onun içindir ki ulemadan, üdebadan(yazarlıktan) geçinen münevver(aydın) sınıf takımı bile ekseriya bir gazete sütununu yanlışla okur, bir mektubu imla hatasıyla doldururdu... Bir muharrirle bir mektep hocasının çektiği çile genç yaşta saçı sakalı ağartmaya ve dimağı(beyni) sulandırmaya kafi gelirdi.
Türk, işte bu harfler yüzünden , Tih sahrasında kaybolan kum gibi, medeniyete yakın bir yerde, her şeyden mahrum, her şeyin cahili, aç ve biilaç asırlarca boşu boşuna döndü, dolaştı, yandı ve kavruldu.
Yeni alfabe yeni bir dünyanın kapısını açıyor. Dünya yüzünde yeni bir dünya kuruluyor; yeni bir millet ürüyor.
Bu doğuşu sevinçle karşılamak bir izan(akıl, anlayış) borcu, bu inkilap karşısında selama durmak bir milliyet vazifesidir."
Sayfa 45 - İnkilap Yayınları.