Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tefsir'ül Münir - Resulullah'a Itaat Etmek Farzdır:
Rasulullah (S.A.)’ a İtaat Etmek Farzdır 64- Biz hiç bir peygamberi, Allah'ın iz­niyle kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle göndermedik. On­lar, kendilerine zulmettikleri vakit sa­na gelip de Allah'tan mağfiret dileselerdi ve onlara (son) peygamber de mağfiret isteyiverseydi, elbette Allah'ı tevbeleri hakkıyla kabul edici, çok merhametli bulacaklardı. 65- Öyle değil, Rabbine andolsun ki on­lar aralarındaki anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hü­kümden içlerinde hiç bir sıkıntı duy­madan tam bir teslimiyet ile teslim ol­madıkça, iman etmiş olmazlar. Nüzul Sebebi 65. ayetle ilgili olarak altı hadis imamı Abdullah b. ez-Zübeyr (r.a.)'den ri­vayet ediyorlar: Zübeyr ile Ensar'dan bir adam Harra bölgesindeki su yatağı üzerinde anlaşmazlığa düştüler. Mesele Allah'ın Rasulü'ne götürüldüğünde bu­yurdu ki: Ey Zübeyr, sen suvar, sonra da suyu komşuna sal. Ensar'dan olan zat "Halanın oğlu olduğu için mi yâ Resulullah?" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.)'in yüzünün rengi değişti ve: "Ey Zübeyr, suvar, sonra suyu bostanın etrafındaki tümseklerine kadar tut, ondan sonra da komşuna sal" bu­yurdu. Böylece Zübeyr sudan yararlanma hakkını tam olarak aldı. Halbuki Ce-nab-ı Peygamber (s.a.) her ikisi için de rahatlık olan bir şekli tavsiye eylemişti. Zübeyr demiştir ki: Şu ayetlerin bu sebepten dolayı indiğini zannetmekte­yim: "Öyle değil, Rablerine andolsun ki aralarındaki anlaşmazlıklarda seni ha­kem yapmadıkça iman etmiş olmazlar." İbni Ebî Akatim de aynı ayet hakkında Saîd b. el-Müseyyeb (r.a.)'in şöyle dediğini tahric etmiştir. Bu ayet ez-Zübeyr b. el-Awâm ile Hâtıb b. Ebî Beltea hakkında indirildi. Bir su meselesinde ihtilâfa düşmüşler, Resulullah (s.a.) da önce yukarı tarafta bulunanın, sonra da aşağıdakinin suvaracağı şeklinde hü­küm vermişti.[81] Açıklaması Biz hangi peygamberi gönderdiysek, onu kendilerine gönderdiğimiz kimse­lere de o peygambere itaat etmelerini farz kıldık. Bu itaat Allah'ın emri ve iz­niyle farz kılınmıştır ve onların da ona tabi olmaları icap eder. Mücâhid "Bu, herkes ancak benim iznimle itaat eder demektir" diyor. Ancak benim buna mu­vaffak kıldığım kimse ona itaat eder, manasınadır. Şu ayette olduğu gibidir: "Andolsun ki Allah'ın size olan vaadi, O'nun izni ile, onları (düşmanları kolay­ca) öldüregeldiğimiz zaman yerine gelmişti" (Al-i İmran, 3/152) ayetinde O'nun emri, takdiri, dilemesi, sizi düşmanlar üzerine musallat kılması suretiyle de­mektir. Sonra Allah Teâlâ, hata ve günah işleyen isyankâr ve günahkâr olanlara yol gösteriyor. Resulullah (s.a.)'a gitmelerini, O'nun huzurunda Allah Teâlâ'dan mağfiret dilemelerini, Rasul-i Ekrem'den de kendileri için mağfiret dileyiver-mesini istemelerini söylüyor. Eğer böyle yaparlarsa Allah'ın da tevbelerini ka­bul edip onlara merhamet edeceğini ifade eyliyor: "Elbette Allah'ı, tevbeleri hakkıyla kabul edici, çok merhametli bulacaklardı." Yani O'nun tevbeleri hakkıyle kabul edici olduğunu anlayın, Allah Teâlâ tevbelerini kabul buyurur. Burada sahih bir tevbeye koşan kimsenin tevbesinin, şartlarıyla birlikte kabul edileceğine de bir işaret vardır. Şer'an gerekli şartlar ise şunlardır: Tevbenin hemen günahın peşinden olması, günahtan artık kaçınmaya azmetmek ve Allah Teâlâ için sadakat ve ihlâs göstererek bir daha o günaha dönmemek. Ama günahın elemini kalpten sadıkane bir şuurla hissetmeksizin sadece dille yapılan istiğfar ise bir şey ifade etmez. Cenab-ı Hak peygambere itaati terk etmeyi nefislere zulmetmek, yani on­ları ifsat etmek diye isimlendirmiştir. Sonra Allah celle ve alâ Peygamber'e itaatin vacip olduğunu büyük bir ka­sem (yemin) ile tekit ediyor, Efendimiz (s.a.) Hazretlerinin verdiği hükmü tam bir gönül rızası ile kabul etmeyende iman olmadığını beyan buyuruyor. Allah Teâlâ kendi peygamberi için rububiyetine yemin ederek buyuruyor ki: Senin hakemliğine baş vurmaktan yüz çeviren münafıklar şu üç şartı yeri­ne getirmeden gerçek bir iman ile inanmış olmazlar: 1-Üzerinde ihtilâfa düştükleri meseleler ve davalarda Rasul-i Ekrem'i (s.a.) hakem tanımaları. Bir kimse bütün işlerde Hz. Peygamberi (s.a.) hakem kılmadıkça iman etmiş olmaz. Onun verdiği hüküm haktır ve hem zahiren, hem de içten gelerek o hükme boyun eğmek lâzım gelir. 2-Resulullah (s.a.)'m, verdiği hükümden hiç bir sıkıntı duymamaları, O'nun karar ve hükümlerini tam bir rıza, mutlak bir kabul ile karşılamaları, şikayet etmemeleri. 3-O'nun verdiği hükme hem zahirde, hem de batında (gönülde) tam bir bağlılık, külli bir teslimiyet göstermeleri, hiç bir engelleme, karşı koyma ve çe­kişmede bulunmamaları. Bu husus uygulama ve yürütme safhasında söz konu­sudur. Çünkü kişi hükmün hak olduğu görüşüne sahip bulunmakla birlikte uy­gulamasından kaçınmaya çalışabilir. Sahih bir hadiste de şöyle buyuruluyor: "Canım elinde bulunan Allah Teâlâ'ya yemin olsun ki sizden biriniz, arzusu be­nim getirdiğim din ve Şeriat'e tabi olmadıkça iman etmiş olmaz."[82]
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.