Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

#makale #okudumbitti Osmanlı Tarihinde Dönemler Prof. Dr. Halil İnalcık Türkler Ansiklopedisi Cilt I YENİ TÜRKİYE YAYINLARI (2024 - 14 - 3942) II. Bayezid'in emriyle yazdığı özenle hazırlanmış tarihinin mukaddimesinde Kemalpaşazade, Osmanlı tarihini daha önceki Müslüman hanedanlarla karşılaştırır ve Osmanlı hanedanının üstünlüğünün sebeplerini üç başlık halinde toplar. Büyük bilgin ilk olarak, diğer Müslüman hanedanların aksine Osmanlıların, İslâm dünyasında daha önceki Müslüman devletleri zorla istila ederek değil ve fakat Darü'l Harb"e ait toprakların fethi yoluyla devletlerini kurduklarını belirtir. İkinci olarak, Osmanlı Devleti'nde hükümdarın otoritesi ve kanunların geçerliliği tam ve mutlaktır. Üçüncü olarak da, Osmanlı Devleti bütün ötekilerden daha zengin, daha çok nüfusa sahip ve ülke bakımından daha geniştir. Hiçbir devlet Osmanlıların askeri gücüne sahip değildir; yalnız Osmanlı Devleti büyük bir deniz gücüne sahip olmuştur. Osmanlı sultanlarının amacı, tedbir-i imaret-i ruy-ı zemin, yani yeryüzünü mamur hale getirmek, hak dininin düşmanlarını yok etmek ve kutsal kanunu desteklemektir. Cihad veya gaza, yani kutsal savaş, 17. yüzyılın sonuna kadar Osmanlı Devleti'nin dinamik hareket ilkesi olarak devam etmiştir. 1354 itibariyle İznikli Müslümanlar, esirleri olan Selanik Başpiskoposu Gregory Palamas ile tartışmalarında, Hristiyan Batı'nın istilasının kaçınılmaz olduğundan bahsetmekteydiler ve 1333'e kadar inen erken bir tarihten itibaren Bizans imparatorları, Osmanlı tehlikesine karşı kiliselerin birliğini önererek Papa'ya başvurmaya başladılar. Bununla birlikte, gazanın sadece Bizans İmparatorluğu ile Balkan ülkelerini kaygılandırmaktan çıkıp bir Avrupa sorunu haline gelişi, ancak I. Bayezid zamanında gerçekleşmiştir. Osmanlıların 1393 ile 1396 arasındaki yıllarda, bir doğrultuda Adriyatik ve Mora'ya, öbür yandan Tuna kıyılarına ulaşmasından sonradır ki, Macaristan ve Venedik kesin bir kararla eyleme geçmiş ve bir Haçlı Seferi için Batı Hristiyan dünyasını harekete geçirebilmiştir. Gaza siyasetinin en yüksek noktasını II. Mehmed temsil etmiş ve sorunu Osmanlılar lehine çözümle bir dengeye ulaştırmıştır. Osmanlı için gaza ve yayılma (buna Osmanlı emperyalizmi de deniyor) devlet, asker ve halk için kaçınılmaz bir hareket, yaşam ve denge prensibi idi. Osmanlı'da Sultan Süleyman döneminde Osmanlıların cihada karşı tavrında, daha doğrusu devletin yapısında önemli bir değişiklik meydana gelmiştir. Osmanlı Devleti, artık İslâm dünyasının sınırlarında gazilerin bir uç devleti değildir. Şimdi o Müslüman dünyanın tarihi ülkelerini, Mekke ve Medine dahil Arap ülkelerini sınırları içine katmış, gerçekte İslami bir hilafet haline gelmiştir. İstanbul'un fethinden sonra Memlük Sultanına gönderdiği mektupta güçlü Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmed dahi, Memlük Sultanı'nın haccın ifasını kolaylaştırmak üzere Mekke'nin koruyucusu sıfatını tanımış, kendisi için gazayı ve gazileri desteklemek görevine sahip çıkmıştı. Ondan sonra, I.Selim ile Kanuni Sultan Süleyman zamanına gelince Osmanlı Sultanı her iki yükümlülüğü de üstüne almıştır. Süleyman, Akdeniz ve Orta Avrupa'da Habsburglara karşı şiddetli bir mücadeleyi sürdürürken öbür yandan, Portekizlilere karşı Sumatra'daki Açe Sultanı'na ve Hindistan'daki Gücerat hükümdarına askeri yardım gönderiyordu. Osmanlı siyasetini yönlendiren temel diplomatik ilkenin, Hristiyan dünyasını bölünmüş halde tutmak olduğunu vurgulamalıyız. Kanuni'nin seferlerini yazan Matrakçı Nasuh, Fransa'yı destekleme politikasını açıklarken, bunda Avrupa'yı parçalanmış halde tutmanın esas olduğunu belirtmiştir. 16. yüzyılda Osmanlılar, haçlı seferi bahanesiyle Avrupa'yı kendi egemenlikleri altında birleştirmeye çalışan Habsburglarla Papalığı uzlaşılamaz iki düşman olarak kabul ediyor ve Avrupa'da onlara karşı ortaya çıkan her eylemi destekliyordu. Bu çerçevede Kanuni'nin protestanları destekleme politikası yakınlarda bazı Batı tarihçilerinin dikkatini çekmiştir. 1683'te kendine aşırı güvenen ve Viyana'yı kuşatan Kara Mustafa, Avrupalı güçlerin birleşerek toptan dört cephede saldırıya geçmelerine sebep oldu. O zaman Fransa bile Osmanlı'yı desteklemekten vazgeçti. Bütün cephelerde 16 yıl süren savaşlardan sonra Osmanlı yenilgiyi kabul etti. Macaristan'ın terkiyle ilk parçalanma gerçekleşti. Artık cihad tamamıyla terkedilmişdi. Bu noktada, 1700-1914 arasındaki dönemde, sürekli olarak Osmanlı ile Avrupa arasındaki ilişkileri yönlendiren Şark Meselesi ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu Bizans ile birlikte 1500 yıllık bir tarihi bölge geleneğini temsil eder. Fatih Sultan Mehmed zamanından itibaren Osmanlı sultanları, İki Kıtanın Sultanı ve İki Denizin Hükümdarı ünvanını kullandılar. Bu, 1000 yıl süren bir tarihi geopolitik devamlılığı temsil ediyordu. İstanbul'da Patrik ve Şeyhülislam bu geopolitik gerçeğin timsali idiler. Osmanlı 15.yüzyıl başında Asya üzerinden gelen Timur, sonrasında Doğu Anadolu ve İran'ın efendisi Uzun Hasan, ardından Safevi hükümdarı Şah İsmail ile mücadele etmişlerdir. Tüm bu olup bitenler sırasında Doğu ile Batı arasında kalan Osmanlı her zaman hasımlarına karşı mücadele etti. Bu mücadeleden başarılı çıkmak adına kendilerine özgü yönetim sistemini geliştirdiler. Padişaha bağlı Kapıkulu ve Yeniçeri Ocağı sistemin işlemesinde etkili olmuştur. Osmanlı sultanları hükmettikleri yerlerde yerel hanedanları ve feodal beyleri ortadan kaldırmaya özen göstermişlerdir. Ancak 1600'lerden itibaren Kapıkulu ve Yeniçeri Ocağı bu sistemin sekteye uğramasına neden olmuşlardır.
·
129 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.