Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ne kadar, ne kadar acıyor.. 06.02.2023, 04.17
Apartmanın giriş merdivenlerinin üstünde kocaman moloz yığınları vardı. Her an üstümüze düşecekler korkusu ile nasıl geçtiğimiz bilmeden inmiştik. Yoldan panikle geçen birinden telefon istemiştim. Annemleri merak ediyordum. Çünkü onların oturduğu apartman bizimkinden çok eskiydi. Telefonu elime alınca aslında kimsenin numarasını ezbere bilmediğimi farkettim. Daha telefona bakarken yer yine kaydı ayağımızın altından. Telefonun sahibi ile aramız açıldı. Ayağa kalkıp arkasından koşup teşekkür edip telefonu verdim. Annemleri bir daha göremeyeceğimi düşünmüştüm. Nasıl kolum kanadım kırılmıştı. Bir parça anladığımı düşünüyorum bu acıyı yaşayanları. Çok üşüyorduk Memet kimsede çakmak yokmu diye bağırdı. Etraftan yanacak birseyler bulup getirdi. Bir ateş yaktılar. İçimizde yanandan daha fazla yanmıyordu. Herkes birbirini önceliyordu. Ne kadar iyi insanlar olmuştuk. Yaşlı bir adam geldi karanlıktan. Gündüz olunca anlamıştım, Zaman sitesinin önündeydik. Adam ordan geliyordu. Yüzünün tam ortasından kan sızıyordu. Torunum öldü dedi. Öyle sakin ve soğukkanlı bir ses tonuyla. Zamanlar hepsi çöktü dedi. Bir tahta parçasına yatırıp üstünü örtüler. Elife daha bir sıkı sarıldım. Titriyordu. Anne çok üşüdüm eve çıkalım dedi. Karanlıkta çıktığımız evimizin duvarlarının artık olmadığının ayırdına varamamıştı. Evimiz yok dedim. Odam, oyuncaklarim, kıyafetlerim, yatağım. Hepsini tek tek sordu. Sonra aldığı cevapların altından kalkamadı. Gün boyu uyudu. Ama şimdi oturup o günü tüm detayları ile anlatıyor. Elanin ayaklarında çorap yoktu. Biraz üşüyünce karnımız ağrırdı ya o gün ağrımıyordu. Sarılıp öpüyordum sürekli çünkü dolap devrilmişti üstüne babası onu çıkarmaya gittiğinde deprem devam ediyordu ve sanki sesi 2 mahalle öteden geliyordu. Onu kaybedip yeniden bulmuştum. Bu kadar olmaz diye kendimizi zihnimizde kayırdığımız, sevdiğimiz, kolladığımız biryer vardı. Yatağımın dayandığı duvarla uçup gitmişti o iyimserlik. Artık hersey olabilirdi. Geçtiğimiz koridor saniyeler sonra oturma odasının duvarı ile kapanmıştı. Şans eseri kurtulmuştuk ama galiba donacaktık. Neydi bu? Yarım saat önce gözümüzü açamayacak kadar derin bir uykudaydık. Daha sonra sonsuz bir döngüde zihnimizde tekrarlanan o kırılma sahneleri 1.5 dakikadan ibaretti. Neydi bu? Bir kitabın yürek bırakmayan sayfası? Bir filmin peçete bitiren sahnesi? Bu gerçeğin ta kendisiydi. Eline batan kıymık gibi, dikiş atılan ameliyat yeri gibi sızım sızım sızlıyordu. Sayfalarca söz anlatamıyordu, yıllar geçse de unutulmuyordu..
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.