Gönderi

Kendinle ilişki kurmak meditasyon demektir; varoluşla ilişki kurmak duadır. İnsan mutluk dilini unutmuştur. Bu yüzden yabancı gibi gözükürüz, yuvamızda yabancı, kendimize yabancı. Kim olduğumuzu bilmiyoruz ve neden olduğumuz bilmiyoruz ve neden var olmaya devam ettiğimizi bilmiyoruz. Sonsuz bir bekleyiş gibi gözüküyor... Godot'yu beklemek. Hiç kimse Godoť'nun gelip gelmeyeceğini bilmiyor. Aslında, Godot kim? Hiç kimse bunu bile bilmiyor. Fakat kişi bir şeyi beklemelidir, bu yüzden kişi bir fikir yaratır ve onu bekler. Tanrı o fikirdir, cennet o fikirdir, nirvana o fikirdir. Kişi beklemelidir, çünkü kişi bir şekilde varlığını doldurmalıdır, aksi halde çok boş hisseder. Beklemek bir nevi amaç ve yön verir. İyi hissedebilirsin: En azından bekliyorsun. Henüz olmamıştır, fakat bir gün olacaktır. Olacak olan o şey nedir?. Doğru soruya bile henüz erişemedik, doğru cevap hakkında ne demeli, henüz doğru soruyu bile sormadık. Ve hatırla, doğru soru sorulduğunda, doğru cevap çok uzak değildir, hemen köşe başındadır. Aslında sorunun kendi içinde gizlenmiştir. Eğer doğru soruyu sormaya devam edersen, o sormanın içinden doğru cevabı bulacaksın. Yani, bugün anlatmak istediğim ilk şey; kaçırıyoruz, devamlı kaçırıyoruz çünkü varoluşla ilişki kurmak için dil olarak zihni kullandık. Ve zihin kendini yaroluştan kopartmanın bir yoludur. O kendini alıkoymaktır, açmak değildir. Düşünmek bir engeldir. Düşünceler senin etrafındaki Çin seddi gibidir ve sen düşünceler vasıtasıyla el yordamıyla arıyorsun: Gerçekliğe dokunamazsın. Gerçeklik uzak olduğu için değil: Tanrı hemen yakınında, en fazla bir dua mesafesinde. Fakat eğer sen düşünmek, düşüncelere dalmak, analiz etmek, yorum yapmak, felsefi düşünmek gibi bir şey yapıyorsan, o zaman uzaklaşmaya, gitgide uzaklaşmaya başlarsın. Gitgide gerçeklikten uzak düşmeye başlarsın, çünkü ne kadar çok düşüncen varsa, onlar aracılığıyla bakmak o kadar zordur. Onlar büyük bir sis yaratırlar. Onlar körlük yaratırlar. Gerçeklikte kelimeler anlamsızdır. Sessizlik anlamlıdır. Sessizlik gebedir, kelimeler sadece ölüdür. Kişi sessizliğin dilini öğrenmelidir. Ve sonra tam olarak şuna benzer bir şey olur: Annenin rahmindeydin... Onu tamamen unutmuş durumdasın, fakat dokuz ay boyunca tek bir kelime bile konuşmamıştın, fakat beraberdin, derin bir sessizlik içindeydin. Annenle birdin; annenle senin aranda bir engel yoktu, ayrı biri olarak var olmadın. O derin sessizlikte annen ve sen birdiniz. Muazzam bir birlik vardı; o birleşme değildi, o birlikti. İki değildiniz o yüzden birleşme değildi, basitçe birlikti. İki değildiniz. Sessiz hale tekrar geldiğin gün, aynısı olur: Yine varoluşun rahmine düşersin. Tekrar ilişki kurarsın, tamamen yeni bir biçimde ilişki kurarsın. Tam olarak yeni değil, çünkü onu annenin rahminde biliyordun, fakat unutmuştun. İnsan nasıl ilişki kuracağını unutmuştur derken bunu söylemek istiyorum. Yol budur: Annenin rahminde onunla ilişki kurduğun gibidir. Her titreşim anneye nakledilmiştir, annenin her titreşimi sana nakledilmiştir. Basit bir anlama hali vardı; seninle annen arasında bir yanlış anlaşılma olmadı. Yanlış anlaşılma, sadece düşünce olduğunda meydana gelir.
Sayfa 213 - Ganj YayıneviKitabı okudu
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.