Gönderi

Notre Dame Paris (kendim için notlar)
Notre dame'ın kamburu Özürlü bir bedende zihninde köreldiği doğrudur. (126) O devrin pek akla dayanmayan ve ince olmayan dindarlığı bir din hareketinin çeşitli yüzlerini göremezdi. İnsanlar durumu bir bütün olarak alır, onu yüceltir, gerekirse kurbanlar vererek kutsallaştırır, ama acıları irdelemez, insanlara acımazlardı. (177) Artık çalışamaz olmuştu, çünkü zevke düşünce tembelleşmişti. Tembelleştikçe zevke düşkünleşmişti. (185) Zavallı odam kanlar içindeydi, yüzbaşı boynunda bir bıçakla boylu boyunca yerde yatıyordu, kız yarı ölü gibiydi, keçi çok korkmuştu. "Tamam." dedim kendi kendime “Döşemeleri silmek on beş günümü alır. Hem de kazımak gerek, korkunç olacak." Yüzbaşıyı götürdüler. Zavallı genç adam! Kızı da götürdüler. Bekleyin, daha da kötüsü, ertesi gün işkembe almak için parayı almak isteyince yerinde kuru bir yaprak buldum. (287) Saint antoine, Paris Adliye Sarayı'nda, Louvre'da bu yer altı binalan hapishanelerdi. Bu hapishanelerin katlarda toprağa gömüldükçe daralıp karanlıklaşırdı. Bunlar korku derecelerine göre sıralanmış bölgeler gibiydiler. Dante cehennemi için bundan daha iyisini bulamamıştı. Bu zindanlar genel olarak Dante'nin şeytanı, toplumun da ölüme mahkûm olanlan yerleştirdiği fıçı dipli bir yer altı zindanının içine giderdi. Zavallı varlık bir kere buraya gömülsün, artık elveda güneş, hava, hayat. Oradan yalnızca idam sehpasına ya da odun ateşi için çıkabilir. (303) Sessizliği sonunda tutuklu kız bozdu! - Kimsiniz? Bir rahip. Bu kelime, vurgu, sesin tonu kızı ürpertti. Rahip boğuk bir sesle tane tane konuştu: Hazır mısınız? - Neye? - Ölmeye. Ah! Bu kadar yakın mı? -Yarın. ... -Yinede çok uzun diye mırıldandı. Bugün olsaydı ne fark ederdi onlar için? (306) - Sözümü kesme. Evet, mutluydum, en azından öyle olduğumu zannediyordum. Lekesizdim, ruhum duru bir aydınlıkla doluydu. Benim başım gibi onurla ve ışıklar saçarak kalkan bir baş yoktu. Rahipler namusla, doktorlar kuramlarla ilgili bana danışırlardı. Evet, ben bilim adamıydım. Bilim kız kardeşim gibiydi ve bir kız kardeş bana yetiyordu. Yaşım İlerledikçe başka şeyler de düşünmüyor değildim. Birçok kez bir kadın bedeni gördüğümde heyecanlanmışımdır. Çılgın ergenlik dönemimde hayatım boyunca bastırabileceğimi zannettiğim şu erkek heyecanı, beni mihrabın soğuk taşlarına mühürleyen demir yeminler zincirini çırpınarak birçok kez kaldırmıştı. Fakat, oruçla, duayla, çalışmalarla, manastırın çileleriyle ruhum tekrar bedenime hakim olmuştu. Hem sonra, kadınlardan kaçmıyordum. Zaten beynimdeki bütün o dumanın bilimin görkemi karşısında silinip kaybolması için bir kitap açmam yeterliydi. Birkaç dakika içinde, dünyadaki ağırlıklardan kurtulduğumu hissediyordum, sakinleşiyor, ölümsüz gerçekliğin dingin ışıltısı önünde huzur ve heyecan doluyordum.(308) Bir davanın seni bana teslim edeceğini, seni bir hücrede tutacağımı, sana sahip olacağımı, burada benden kaçamayacağını, sana sahip olacağım kadar uzun süre bana sahip olduğunu düşünüyordum. İnsan kötülük yapınca, sonuna kadar gitmeli. Canavarlıkta bir yerde durmak çılgınlıktır! Suçun aşırılığı neşeli bir taşkınlık verir. Bir rahip ve bir büyücü sonunda bir zindanın samanları üzerinde mutlulukla eriyebilirler. (311) Asılmak için yük arabasına bindirilen kızın içinde bulunduğu sefaletten çok bu şekilde herkesin önünde nerdeyse yarı çıplak gezdirilmesinden acı çekiyor gibiydi. Ne yazık! Utanç duygusu bu tür ürpertiler için yaratılmamış. (331) Hafıza kıskanç insanların işkencecisidir. (366) - Niçin özeneyim ki Sayın Başdiyakoz? Güçlerine mi, silahlarına mı, disiplinlerine mi? Felsefe ve eski püskü kıyafetler içindeki özgürlük daha iyidir. Aslan kuyruğu olmaktansa, sinek olmayı tercih ederim. (374) XI.Luis -Aman Tanrım! Nedir bizim bütün bu kendini derebeyi, yargıç, üstat ilan eden adamlardan çektiğimiz? Her fırsatta ayak bastı parası alan, her yerde her köşede halkın hem adaleti, hem celladı olan bu adamlar kim? Nasıl Yunanlıların çeşme sayısı kadar çok tanrıları olduğuna, Persler gördükleri yıldız kadar tanrıya inanıyorlarsa, Fransızlar da ne kadar darağacı görürlerse o kadar kral var sanıyorlar! Kahretsin! Çok berbat bir şey bu, karışıklık hoşuma gitmiyor, Paris'te kraldan başka bir yetkili, meclisimizden başka bir adalet, bu imparatorlukta bizden başka bir imparator olması Tanrı'nın inayeti mi bilmek isterdim! Tanrı beni korusun! Cennette nasıl tek bir tanrı varsa, Fransa'da da yalnızca bir kral, bir derebeyi, bir yargıç, bir cellât olacağı günlerin gelmesi lazım. (421) Bu şekilde umutsuzca konuşan Gringoire kralın terliklerini öpüyordu. Guillaume Rym Coppenole'ye: - Yerlerde sürünmekle iyi yapıyor. Krallar Giritli Jüpiter gibidirler, kulakları ayaklarındadır. (425)
61 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.