Gönderi

Toplumsal ilişki ve süreçler, bireylerce, ancak kendilerine temsil edilen şekilleriyle benimsenirler. Daha önce de gördüğümüz gibi, bu biçimler hiçbir şekilde net değildir; onları eşzamanlı olarak doğrulayan ve esrarengiz kılan bir “sağduyu” içerisinde örtülüdürler. İşte, göstergebilimin “sorgulayıp” çözmesi gereken konular, bu “algılanmış, benimsenmiş ve katlanılan kültürel nesnelerdir.” Kültür, her yönüyle semiyotik bir değer taşır ve içerisindeki en bildik olgular da gösterge olarak görev yapar: doğrudan tecrübeyle kavranmayan kural ve şifrelerin yönettiği iletişim sistemlerindeki öğeler olarak... O halde bu göstergeler, kendilerini üreten ve yine kendilerinin temsil ettiği toplumsal ilişkiler kadar muğlaktırlar. Başka bir deyişle, her anlamlandırmanın ideolojik bir boyutu bulunmaktadır:  Bir gösterge, sadece gerçeğin bir parçası olarak var olmaz; başka bir gerçeği de yansıtır. Böylece, bu gerçeği çarpıtabilir, ona bağlı olarak doğru olabilir ya da onu özel bir açıdan algılayabilir... Her gösterge, ideolojik değerlendirme kriterlerine maruz kalır... İdeoloji alanı, göstergeler alanı ile çakışır. Her biri, diğerini denkleştirir. Bir göstergenin olduğu her ortamda, ideoloji de vardır. İdeolojik olan her şeyin, semiyotik bir değeri de vardır.(Volosinov, 1973)  Göstergelerin ideolojik boyutunu açığa çıkarmak için, öncelikle bir anlam oluşturan şifreleri çözmeliyiz. “Çağrışımsal” şifreler özel bir anlam taşımaktadırlar. Stuart Hall’ün de belirttiği gibi, bu şifreler, “... toplumsal yaşamın yüzeyini kaplarlar ve onları, sınıflandırılabilir, anlaşılır ve anlamlı kılarlar” (Hail, 1977). Hail, bu şifreleri, bir seçme ve ayıklama sürecinin zorunlu ürünü olan “anlam haritalan” olarak tanımlama eğilimindedir. Bir dizi olası anlamın önünü kesip, bazılarının kullanılır hale getirirken, bazılarını da atarlar. “Gerçek” dünyada yaşadığımız gibi, bu haritalar içerisinde de yaşamaktayız: Onları “düşündüğümüz” kadar, onlar da bizi“ düşünürler” ve bu da kendi içerisinde oldukça “doğaldır.” Bütün insan toplulukları, bu yolla bir çeşit “doğallaştırma” işlemiyle kendilerini yeniden üretirler. Özel toplumsal ilişkilerin ve dünyanın organize edildiği özel yöntemlerin, bize evrensel ve değişmezmiş gibi görünmesi, toplumsal yaşamın kaçınılmaz bir refleksi olan bu işlem sayesindedir. Bu, Althusser’in (1971), “ideolojinin tarihi yoktur”; ve bu anlamda ideoloji, her zaman için, “her toplumsal oluşumun önemli bir öğesi” olacaktır diyerek anlatmak istediği şeydir (Althusser ve Balibar, 1968).  Bununla birlikte, iyi derecelendirilmiş (yani uzmanlaşmış) bir iş bölümü ile işleyen bizimki gibi karmaşık yapılı toplumlarda, önemli olan soru, hangi özel ideolojilerin, hangi özel zaman ve durumlarda egemenlik kuracağı ve bu ideolojilerin hangi özel grup ve sınıfların çıkarlarını temsil edeceğidir. Bu soruyu ele alırken, ilk olarak toplumda iktidarın nasıl dağıldığını incelemek gerekir. Yani, hangi grup ve sınıfların, toplumsal dünyayı tanımlama, düzenleme ve sınıflandırma konusunda ne kadar söz söylediğine bakmalıyız. Örneğin, bir an şöyle bir düşünürsek, fikirlerin toplumumuza yayılmasını sağlayan araçlara (yani, kitle iletişim araçlarına) ulaşma konusunda toplumun bütün sınıflarının eşit olanaklara sahip olmadığını açıkça görebiliriz. Bazı gruplar, kuralların konulmasında ve toplumun şekillendirilmesinde daha fazla söz hakkına sahipken, daha olumsuz şartlar altında bulunan diğer bazı gruplar, kendi dünya tanımlarını yapma ve bunu dünyaya kabul ettirme konusunda daha güçsüzdürler. Egemen sınıfın fikirleri, her dönemde egemen fikirler olmuşlardır; yani toplumun egemen maddi gücü olan sınıf, aynı zamanda toplumdaki egemen entelektüel güçtür. Maddi üretim araçlarına sahip olan sınıf, aynı zamanda düşünsel üretim araçlarına da sahiptir; böylece, düşünsel üretim araçlarına sahip olmayan sınıfların fikirleri, bu egemen sınıfa bağlı olmaktadır. Egemen fikirler, fikir olarak algılanan hâkim maddi ilişkilerin ve dolayısıyla bir sınıfı egemen kılan, fikirlerini ise hâkim konuma getiren ilişkilerin ideal dışavurumundan başka bir şey değildir.(Marx ve Engels, 1970)  
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.