Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Şeriat ve Kadın 4
Kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumda su bulamazsanız bir top- rağa teyemmüm edin» (K. 4 Niså 43). Eğer münasebetten sonra erkek tekrar şehvete gelerek kadına du- hul etmek isterse, mutlaka abdest almalıdır, çünkü Ebû Sa'id el-Hudri- nin rivayetine göre Muhammed şöyle emretmiştir: ....şayet içinizden biri karısıyla cinsi münasebette bulunduktan sonra bu işi tekrarlamal: isterse bu iki fasıl arasında abdest al- malıdıra Görülüyor ki muhatap edilen kişi «erkektir»; yıkanma ve temiz- lenme emri ona verilmiştir. Çünkü Muhammed'e göre erkeğin tenasül uzvu bile kadının rahmine nazaran daha temizdir, daha kutsaldır ve bu nedenle pislikten ve şerden korunmalıdır. Her ne kadar tenasül åletine sağ el ile yapışmayı mekruh saymış, ise de, bunu «ålet'in pis oluşu mülahazasıyla değil fakat batıl itikat- lara inanmış olması nedeniyle öngörmüştür. Çünkü her şeyi sağa göre ayarlamak gibi bir inancı vardı. Her ne kadar bu yasaklamalardan bazılarına sebep olarak kadın- daki şeytanlliği ya da şehvet tahrik edici niteliği göstermiş ise de genel olarak kadının «pls» olduğu ve hele hayızlı iken daha da pis sayılması gerektiği tezini de buna ek bir bahane kılmaktan geri kalmamıştır. Hayızlı kadınları mescide sokmaması, namazgahdan dahi uzak tut- ması ya da yukarda sıraladığımız diğer yasaklara muhatap kılması bundandır. Ancak ne var ki hayız olmaları nedeniyle kadınlara bütün bun- ları reva görmüştür ama hayızlı kadının memelerine yapışmayı, tenini tenine dokundurmayı ya da aynı yorgan altına girip koyun koyuna yatmayı, ya da hatta başını koynuna dayayıp Kur'an okumayı mek- rüh görmemiştir. Gerçekten de Ayşe'nin rivayetine dayalı bir hadis şöyledir: Ben haye iken Nebiyy-i Mükerrem... başını kucağıma yaslar sonra Kur'an okurlardı217 →Kur'an okumak kutsal» nitelikte bir iş olması gerektiğine göre, bir yandan hayızlı kadını, pis koku neşrediyor diye cenaze takibin- den ya da diğer işlerden yasaklarken diğer yandan böylesine kutsal bir işe başvurmasındaki mantığı anlamak kolay değildir. Öte yandan yine en sağlam kaynaklardan öğrendiğimize göre Mu- hammed, her ne kadar duhul yoluna gitmemekle beraber, hayızlı ka- dının koynuna girip sevişmekten ya da beline bir futa takıp memele- rine yönelmekten pek hoşlanırmış. Ayşe şöyle demiştir: «Ben ådet görürken Allah'ın Resûlü bana bedeni temasta bulunur- du; ben adetli iken benimle bir yorgan altına girerdi..218 Muhammed'in eşlerinden Ümmü Seleme şöyle demiştir: ....Nebiyy-i Ekrem... ile bir abaya bürünerek yatıyorduk. Derken adetimi gördüm. (Yavaşcacık) sıvışıp hayva mahsus elbisemi giy- dim. Adetin mi geldi? diye sordular. 'Evet' dedim. Bunun üzerine beni çağırdılar. Saçaklı kadifenin altında kendileriyle birlikte yattım Sahihi Buhari Muhtasarı 217. Ibid, 1, 220, Hadis no. 205. 218. Ibid, 1, 221, Hadis no. 207: Cumey'b Umery'in rivayetine dayalı bir hadis ise şöyledir: Annemle teyzem... Ayşe'ye adet gördüğü zaman Allah'ın Resülu- nün nasıl seviştiğini sordular: şu cevabı verdi: 'Eşleri olan biz. lerden biri adet gördüğu zaman ådet gören eşine genişce bir altlık giymesini emreder, sonra da onun memelerine yönelirdi... Bu yukardakilere eklenebilecek diğer hadisler arasında Ayşe ile aynı yorgan altında sevişirken Tanrı'dan vahiyler aldığına dair olan- ları da vardır ki ilerdeki bölümlerde yeri geldikçe değinilecektir. Yine tekrarlamakta yarar vardır ki Tanrı'nın kadın sınıfını hem hayızlı yaratıp hem de pistirler diye yukardaki yasaklara tabi ki lacağını ve bu arada Muhammed'e hayızlı kadınlarla sevişirken vahiy- ler göndereceğini düşünmek Tanrı'nın yüceliği fikrini zedeler/Şeriat'ın kapsadığı bütün bu hükümleri ve yasakları kadına karşı yersiz bir düş- manlık besleyen zihniyetin uydurmalarından ve yalanlarından başka bir şey olmadığını kabul etmek gerekir. 5) Şeridt'a Göre Kadın Sınıfı Köpek», «Eşek», «At», «Deves, Domuzs Karga ve Benzeri Hayvanlara Eş Değerde Olup, Kadınların En İyisi Alaca Karga'ya ve En Yararlısı da Koyun'a Denk Sayılır. İslami kaynakların bildirdiğine göre Muhammed, pek çeşitli vesi- lelerle KADIN'ı, vahşi ya da yarı vahşi hayvanlara eş değerde saymış ve kıyslamalarını genellikle bu ölçüye dayatmıştır. Örneğin namaz kılanın önünden köpek, eşek, ya da KADIN geçerse namaz bozulur şeklindeki sözleri ve yine bunun gibi Uğursuzluk AT'ta, EV'de ve Ka- DIN'da hasıl olur, ya da «Eşya'da şeâmet farzolunursa AT'da, KA- DIN'da, EV'de ve MESKEN'de aranmalıdır, ya da Kadınlar arasın- da såliha kadın, yüz tane siyah karga arasında alaca bir karga gibidir> şeklindeki ve daha bunlara eklenebilecek nice hadisleri (ki yeri geldik- çe değinmekteyiz ve değineceğiz) bunu kanıtlayan örneklerdendir. Bu vesile ile her şeyden önce şuna işåret etmek gerekir ki Şeriåt zihniyeti KADIN'ı, aslında insandan bile saymaz ve İNSAN sözcüğü- ne pek layık bulmaz. Kur'an'da geçen insanlar ya da insanoğlus gibi sözcükler, ya da «SIZE şeklinde kullanılan hitab tarzı, çoğu kez erkek cinsini karplayacak ve kapsayacak niteliktedir. Kısa bir fikir edinmek üzere no ce örneklerden şu ikisine değinelim: Kur'an'ın Malde süresinin 3., 4. ve 5. Ayetlerinde, müslümanlara harum ya da helal kılınan şeyler açıklanmıştır. Haram kihnan seyler aramında les, kan, domuz eti başka bir hayvan tarafından süsüirely yırtıcı hayvan tarafından yenmiş hayvanlar vardır (5 Maide 3). Buna karşı helal kılınan şeyler arasında da «Avcı hayvanların tut tuğu hayvanlar ve KADIN'lar sıralanmıştır. Gerçekten de şöyle yam- bdir: Ey Muhammed, sana kendilerine neyin helal kılındığını soru- yorlar, de kl:Size... avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin.... Inenan hür ve iffatli kadınlar da... size heldidir» (5 Maide 4-5)./ Görülüyor ki SIZE sözcüğü ile Tanrı erkeklere hitaben konuşur. ken onlara avcı hayvanlarımın tuttuğu hayvanlar yanında kadınları da helal kılmaktadır. Öte yandan ayı doğrultuda olmak üzere İmran süresindeki şu Ayeti de beraberce okuyalım: KADINLARA, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, güzel cins nişanlı AT'lara ve DEVELERE (ve HAYVANLARA) ve ekinlere kar- INSANLARIN aşırı (arzusu) sevgisi vardır ve bu arzu (sevgi) İNSANLAR için bezetilmiş bir arzudur (sevgidir). Fakat bunlar, dünya yaşayışına att birer meta'dan (geçimlikten) ibarettir. (3 Al-1 Imran 14). →Görülüyor ki burada İNSANLAR sözcüğü, adeta kadınları hiç he- saba katmaksızın ve özellikle ERKEKLER anlamına alınmış olup KA- DINLAR, tıpkı AT'lar ve DEVELER ve genellikle HAYVANLAR sırasın- da olmak üzere dünya yaşamlarının nimeti ve bereketi sayılmışlardır. Zira insanlara güzel gösterilen şeyler: «Nişanlı atlara ve deve- lere ve kadınlara karşı bezetilmiş istektira ve bütün bunlar dünya ya- şamlarına ait birer meta'dan ibaret şeylerdir. Söylemeye gerek yoktur ki Bezetilmiş arzu (sevgi) denilen şey İntiyaçtan doğma bir istek- tir. Çünkü at'a karşı, ya da deve'ye, koyuna vs... karşı beslenen istek, bunların etine, süt'üne, derisine, yününe vs. karşı beslenen istekten başka bir şey değildir. Ve çünkü bunlar dünya yaşayışına ait birer me- tadır, İşte bunun gibi kadına karşı da Şeriåt, erkeğin şehvet gailesini giderme ve hizmetlerini görme ihtiyacından doğma bir istek ögesi- ni öngörmüştünki ilerdeki bölümlerde yeri geldikçe tekrar ele alaca- ğız. Fakat şimdilik şunu tekrarlayalım ki yukardaki ayetde kadın, tip- ki at, deve ya da benzeri hayvanlar gibi meta (matah) sayılmıştır, Ey Muhammed, de ki 'Bundan daha iyisini sizlere haber vere- yim mi? Allah'a karşı gelmekten sakmanlara, Rab'lerinin katında tertemiz eşier... vardır» (K. 3 Al-1 İmrån 15). Hemen belirtelim ki bu ayet'teki eşler» sözcüğü, flerde ayrıca açık- layacağımız gibi huriler, ceylan gözlü ve memeleri yeni sertleşmiş dilberler, henüz erkek eli değmemiş güzel bakireler» karşılığıdır. Siz leres sözcüğü ise, bir önceki ayet'teki insanlara deyimine (ki erkek let anlamındadır) atfen burada yer almıştır. Kur'an'a koyduğu bu hükümler doğrultusunda olmak üzere Muhammed bu sözcüğü genel likle erkekler için ve erkeklere hitap şekli olarak kullanmıştır. Ör- neğin : Kadınlar INSAN'ın karşısına şeytan gibi çıkarlar. Bir kadını gö rüp heves ettiğiniz vakit, hemen kendi ailenize (yani kadınlarını za) müracaat edin.. derken yaptığı budur. Zira burada da muhatabı sadece erkeklerdir ve onları İNSAN ve kadınları da ŞEYTAN diye tanımlarken, kendinden saydığı erkek sınıfını büyük tehlikeye karşı uyarmaktadir. Kadının) yularını azıcık salarsan, süratle senden uzaklaşır; yuları az gevşetirsen o seni bir arşın kendine doğru çeker; ve eğer yuları kuvvetli tutacak olursan, bu takdirde ona dilediğin gibi sahip olursun. ....Erkekler kadınlar uzerinde hakimdirler. lyi kadınlar, gönülden boyun eğenler (dir)... Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz ka dınlara öğüt verin, yataklarımda onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın (4 NuA 34). Tanrı emridir diye öne sürdüğü bu hükmü Muhammed, son ne fesini vereceği ana kadar her fırsatta kocalara hatırlatmaktan geri kalmamıştır. Kendisini ölüme sürükleyecek olan hastalığı sırasında veda haccı vesilesiyle son hutbesini verirken dahi onlara şu öğütte bulunmayı ihmal etmemiştir: Ey ahali... Tanrı (size karılarınızı) yataktan ayırmayı ve... on- ları dövmeyi helal etmiştir." Dikkat edilecek olursa dayakla ilgili yukardaki ayetin güttüğü amaç, her şeyden önce kadını itaatkâr kılmaktır. İyi kadınların gönülden boyun eğer nitelikte olduklarını hatırlattıktan sonra dayak hatırlatmasını yapmaktadır. Kadının serkeşliği, itaatsizliği, huysuz- luğu hallerinde koca, onu, dayak atarak hizaya getirmelidir. Söylemeye gerek yoktur ki serkeşlik, ilgisizlik ve huysuzluk kadın- lara özgü bir şey değildir. Çoğu kez erkeklerde de görülen bir şeydir. Ancak ne var ki Muhammed, erkeğin serkeşliğinin ya da ilgisizliğinin ve huysuzluğunun ceremesini dahi kadına yükler. Çünkü böyle bir halde kadın, kocasıyla anlaşmaya ve onu mutlaka hoşnut etmeye çalışmalıdır. Nitekim Kur'an'a koyduğu şu âyet bunun kanıtıdır: Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından en- dişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir engel yokturs (4 Nisā 128) ve bunu ne için koymuştur, bilir misiniz? Sırf kendi çıkarları devretmesini el Sevde'nin, cinsi münasebet sırasını Ayşe'ye sağlamak için. Nitekim İbn-i Sa'd'in Ayşe'ye muntehi bir senedle Vakidi'den rivayetine göre Ayşe şöyle demiştir: Seude... çok yaşlı idi. Nötebini bana hibe etmişti. Resul-t Ek- rem'i memnun etmek istiyordu. Hemen belirtelim ki Sevde'nin davranışı öyle kendiliğinden olan ve sırf Muhammed'i memnun etmek için girişilen bir davranış değildi. Muhammed onu, yaşlanıyor diye boşamaya kalkmıştı. Ve zavallı kadın- cağız o yaşlı halinde sokağa atılmamak için ve Muhammed'in Ayşe'ye fazlasıyla düşkün olduğunu bildiğinden, nöbetini ona devretmeyi teklif etmişti. İşte bu teklif üzerinedir ki Muhammed, sanki Tanrı bu tür davranışları gerekli görmüş gibi, Kur'ân'a, «Eğer bir kadım, koca- sının yanına yaklaşmasından, yahud yüz çevirmesinden korkarsa, bu kadımın kocasıyla aralarında bir barış yolu bulup geçinmelerini dü- zeltmelerinde bir beis yoktur..... (4 Nisă 128). hükmünü koymuştur. Haksızlığın derecesini görüyor musunuz? Koca, karısının serkeş- liğinden şüphe ettiği an onu dövecek, buna karşılık kadın kocasının serkeşliğine tanık olduğu zaman onu hoşnut edecek. Görülüyor ki erkeğin kadına karşı haksız bir davranışının ceza- sını yine kadın çekmektedir. Söylemeye gerek yoktur ki erkek her zaman için serkeşliğin ve huysuzluğun kadından geldiğini bahane ederek kendi üstünlüğünün avantajlarından yararlanabilir. →Hemen işaret edelim ki yukardaki ayetde sözü geçen serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz deyimi geniş anlam taşır; şöyle ki, sadece kocasına itaat etmekte kusur eden kadınları değil, fakat dinsel görevlerini yerine getirmeyenleri de kapsar. Böylece koca, dayak yoluna başvurmak suretiyle karısını namaz kılmaya, ya da oruç tutmaya zorlayabilir. Öte yandan dayak, sadece «serkeşlik halinin vukuuna bağlanmış değildir, serkeşlik olayına tanık olmasa daht koca, karısının serkeşlik edeceğinden kuşkuya düşmesi halinde bile onu dövebilir. Her ne kadar dayak atmadan önce karısına öğütte bulunması veeğer bu fayda vermez ise onu yatağına almaması gerekirse de, kadının yularına hakim olmanın ve onu kuzu gibi yapmanın, ancak daysk Ile sağlanacağımı bilmelidir. Kur'an'da dayağın ne şekilde tarzı bildirilmemiştir. Fakat Muhammed'in kocalara özüdü karılan Muhamme ki karılarını döverlerken kemiklerini kırmadan, suratlarina v ve madan ve kanatmadan bu işi görmelidirler. Fakat döverken lyles gereken döverken cariyelerini döver gibi dövmemeleridir. Çünkü atilacet emretmiştir: söylerine karisini, cariyesini dover şekilde dövmesine ve duşünsun ki dayak attığı günün gecesinde belki de onunla yatakis birleşecektir" > Cariye sanki insandan değilmiş ve sanki o kemikleri kırılırcasına dövülebilirmiş kanısını yaratan bu hükmün şaşkınlık uyandırdığını inkår etmek güçtür. Fakat ne var ki şeriatçı yazarlar, Muhammed'in cariyelere layık görduğü bu dayak şeklinin, nikahlı karılara uygulan mamasını insani nitelikte bir davranış olarak övgüyle anmayı mari. fet bilmişlerdir. Oysa ki dayak denilen şeyin, bizatihi mahiyeti itibarıyla, insan haysiyetine ters düştüğünü ve hele karı koca ilişkileri açısından olumsuz sonuçlar doğurduğunu, karşılıklı saygı ve sevgiyi yok ettiğini düşünmemişler, daha doğrusu bunu düşünebilecek kerteye erişme- mişlerdir. Bundan dolayıdır ki dayakta aşırı gidilmesini yasakladı diye Muhammed'i yüceltmişlerdir. Nitekim 20. yüzyılda müslüman ülkelerinde aydın bilinen sınıfların yaptığı hala budur: Kocalara karılarınızı dövün, fakat cariyelerinizi dövdüğünüz şekilde dövme- yin şeklindeki öğütleri verenlere hemen her yerde rastlamak müm- kündür. Hayvanları bile dövmenin gayrı insani ve gayrı kanuni sayıldığı bu çağda, müslüman aydının, kadına dayak usulüne bu şekilde cevaz vermesi ve cariyeliği doğal kabul etmesi, hiç kuşkusuz hem duygu- suzluktan ve hem de kültür yoksunluğundan doğmadır. Çünkü henüz şunu idråk edememiştir ki, haysiyet kırıcı olan şey, dayağın «kemikleri kırmadan ya da surata vurmadan ya da «kanatmadan atılmış olması değil, fakat bizatihi dayağın kendisidir. Ancak ne var ki Şeriatçı zihniyet, bunu anlayabilecek kerteye erişmek şöyle dursun fakat dayakta sevgi ve şefkat yattığı inancından bile kendisini kur tarmış değildir. Mısırlı bir kadın yazarın 1978'lerde yazdığı şu satırlaz bunun ibret verici bir kanıtıdır: «Evini ve karısını sıkı kontrolü altında bulundurmayan bir koca saygıya layık görülmez ve aslında erkek olarak da teläkki edilmez. Zira karısı tarafından idare edilmekte olan bir kimse diye (küçük görülür). Oysa ki gerçek erkek, karısına dayak atacak kadar sert olabilen erkektir. Esasen (toplumda) yaygın olan kanı odur ki, dayak (denilen şey) sevgiden doğma kıskançlığın (olumlu bir) tezahür şeklidir. Bu nedenle kadınlar, kocaları tarafından dövül- mekten müşteki değillerdir. (Hattå aksine) onlar için (kocalarının) sevgisine mazhar olarak dövülmüş olmak, kuru üzüm yemek gibi tath bir şeydir. Ve zaten kocadan beklenen sertliğin ve erkekliğin bir nişa nesi olmak itibarıyla, koca tarafından dayak yemiş olmak, ya da o şekilde görünmek, kadınlar için utanılacak bir şey değil (öğünülecek) bir şeydir Müslüman ülkelerin en gelişmişlerinden sayılan Mısır için geçerli olan bu izlenim, kadın hak ve haysiyeti açısından İslam ülkelerinin ne kadar geri olduklarına bir başka işarettir. Biraz yukarda belirttiğimiz gibi ve özellikle Gazali'nin ele aldığı hadislerden anlaşılacağı üzere, Muhammed, bir çok yönleriyle kadın- ları hayvanlara eş değerde bilmiş ve örneğin namaz kılan kimsenin önünden köpek, domuz, eşek ya da kadın geçecek olursa namazın katedilmiş olacağını ve buna fırsat bırakmamak için sütre kulla- mlması gerektiğini bildirmiştir. Bunu yaparken, hiç kuşkusuz Ya- hudilerin buna benzer inanışlarından mülhem olmuş olmalıdır. Çünkü /Yahudilikte, İki kadının arasında yürüyen erkek, iki köpek ya da iki domuz arasında yürüyormuş gibidir şeklinde hükümler vardır Fakat yine Gazali'nin açıklamalarından anlaşılmaktadır ki Şe- riat dini, diğer hususlarda olduğu gibi bu konuda da Yahudilikten daha ileri bir adım atmış olmak için, kadını sadece köpek, eşek vs. gibi hayvanlara benzetmekle yetinmeyip, tüm hayvanlar Aleminin bir uzantısı saymış ve gördüğümüz gibi katır, tilki, akrep, yılan, fare, vs. gibi hayvanlarla karakter benzetmesi yaratmış ve kadınlar arasında en faziletli olanın siyah kargalar arasında alaca kargayas, en yararlı olanı da koyuna denk değerde bulmuş ve kadından yararlanmanın en yolunun ona at gibi muamele etmek yularını sıkı tutmak gerektiğinde dayak atmak (kirpaçlamak) olduğunu anlatmıştır.
·
171 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.