Philoktetes de onun en yakın dostlarından biri, hala hayatta olan tek dostuydu.
Philoktetes'in saçları kırlaşmıştı, kalın parmakları da becerikli bir okçunun şaşmaz işareti olarak sırf kastan ibaretti. Adam bir an sonra, o güne kadar görmüş olduğum en büyük yayı çıkardı ortaya. Yayın cilalı gövdesi porsuk ağacındandı, tutacak yeri de aslan derisiyle kaplıydı. "Herakles'in yayı:· diye açıkladı Philok tetes. "Ölürken bana vermişti:' Topraklarımızda yay korkak sila hı olarak görülüp aşağılanırdı ama kimse bu yay hakkında öyle bir şey söyleyemezdi. Sırf yayı germek için gereken kuvvet bile hepimizi aşan bir şeydi.
Gözleri bir kadınınkiler gibi sürmelenmiş bir sonraki adam öne çıkarak kendini tanıttı. "Girit Kralı İdomeneus:' İnce uzun bir adamdı, ayakta durduğunda saçları beline kadar iniyordu.
Hediye olarak, nadir bir demirden yapılma, çif t ağızlı bir bal ta sundu. "Halkımın simgesi." Hareketleri, annemin çok sevdiği dansçıların hareketlerini anımsatıyordu bana.
Ondan sonra, ayıya benzeyen erkek kardeşi Agamemnon ' un yanında oturan, Atreus oğlu Menelaos çıktı öne. Menelaos'un saçları ateşte döv ü len bronzu hatırlatan, bakanları irkilten bir renkte, kaslı iri vücudu güçlü ve hayat doluydu. Pahaca ağır bir hediyeydi onunki: Son derece güzel renklendirilmiş kumaş. Me nelaos gülümseyerek, "Zarif hanımın süse püse ihtiyacı olmasa da:· dedi. Çok güzel konuşmuştu. Keşke ben de söyleyecek o ka dar akıllıca bir şey bulabilseydim. Salonda yirmi yaşın altındaki tek ki şi olduğum yetmezmiş gibi, tanrı soyundan da gelmiyor dum. Belki Peleus'un sarışın oğlu Menelaus'la aşık atabilirdi diye düşündüm. Ne var ki babası onu evlerinde tutmuştu.