Eseri elinize alıyorsunuz ve ilk sayfalar size
" Bin dokuz yüz yirmi yedi. Ekim. Gece. Yağmur ve rüzgâr. Yüksek ağaçlarla kaplı bir arazi, çevrede belli aralıklarla Muhafız Alayı nöbetçilerinin kulübeleri. Bir gözetleme noktasının ıslak sac kaplamaları donuk donuk parlıyor. Tektük ışıklar vuruyor. Kalın perdelerine rağmen köşkün sadece bir odasından bahçeye belli belirsiz bir ışık sızıyor.
Falih Rıfkı'yı (Atay) köşkün ana giriş kapısında Başyaver Salih (Bozok) karşıladı. Şemsiyesini kapatan Falih Rıfkı saatine
baktı: 02.00'ydi.
"Hayrola Salih, bu saatte çağrılmamın sebebi nedir?"
"Hiçbir malumat verilmedi. Sadece teșrifiniz talep edildi."
Mustafa Kemal Paşa, Falih Rıfkı'dan sessiz ve gizli kalması kaydıyla Musul-Kerkük hakkında bir dosya hazırlamasını
istedi. Falih Rıfkı zeki adamdı. Bu istek ve masanın üzerine boydan boya serilmiş haritadan meselenin nereye doğru gittiğini hemen kavradı.
Köşkten ayrılırken Çankaya sabahı ağarmak üzereydi. Epey zamandır kesilmiș olan yağmur yeniden başladı. Falih Rıfkı
bu kez şemsiyesini açmadı! Islanmaya, sırılsıklam olmaya ihtiyacı vardı.. Kafasını içinde ise Paşa'nın șu sözü dönüp dolaşıyordu:
"Tarih bizi çağırıyor!" "
bu cümlelerle selam veriyor. Tahmin edersiniz ki
Osman Pamukoğlu hocamızın araştırmalarıyla yakın tarihimize ışık tutan eser sizi içine öyle bir çekecek kiiii.
" Hatay benim şahsi meselemdir " deyip , yaşadığı sağlık sıkıntılı günlere rağmen orayı geri almak için yaptığı stratejiyle nasıl tek kurşun bile atılmadan başarı elde ettiğini okurken dehasına bir kez daha hayran kalıyorsunuz.
Su gibi akıp giden bu tarihsel yolculuğa çıkmayı daha fazla ertelemeyin derim!! Unutmayalım ki tarihini bilmeyen , ecdadını tanımayan geleceğini tayin edemezz.