Gönderi

Böbrek rahatsızlığı dolayısıyla Karlsbad kaplıcalarında tedavi görmek için Karlsbad'a gider. O tedavisi için şunları anlatırdı: "Çamur banyolarında tatsız maden sular içmekten, sıkı perhizden artık sıkılmış, daha da zayıf, dermansız düşmüştüm. Bu böyle olmayacak, dedim. Beraberimde götürdüğüm emir erim kolonyacı Şevki'ye getirdiğimiz sandığı aç, bana bir şişe rakı çıkar, dedim. Beni tedavi eden doktora da bir hafta sonra uğradım. Beni görünce "Oooo… Tedavi iyi gidiyor. Ne güzel toplanmış, renginiz de yerine gelmiş." "Evet ama, bu sizin değil benim tedavim" "Ne gibi?" "Ne gibi olacak! Perhizi bozdum, birazda içiyorum" "Generalim çaresini bulmuşsunuz. Artık benimle bir ilginiz kalmamalı diyerek kızdı" Böbrek rahatsızlığında kendisini muayene eden Dr. Behçet Sabit Erduran anlatıyor: "Atatürk zahmet ettiğimden dolayı teşekkür ettikten sonra: 'Bilgili muayene ve el koymalarınıza hazırım doktor!…' buyurdular. Muayene bitikten sonra sordular: 'Nasıl buldunuz, doktor?…' Kendilerine bazı öğütlerde bulunmaya tıbbi zorunluluk vardı. Keyfiyeti kendilerine arz ettiğim zaman, tatlı tatlı güldüler ve bilhassa neyi öğütlemek istediğimi sordular. Bu defa Gazi'ye ben sordum: 'Akşamlar iki üç kadeh alır mısınız? Paşam?…' Atatürk bir süre durdu, sonra gülerek şu cevabı verdi: 'Evet, alırım ama, sorduğunuz kadeh adedine bir sıfır eklemek suretiyle…" Bu cevap beni endişeye sevk etmişti. İki üç kadehin önüne sıfır koyduğunuz zaman 20, 30 kadeh ederdi. Verilecek cevap ve öğüdü tasarlamaya çalışırken Gazi sordular: 'Niye sustunuz, doktor!…' 'Susmadım Paşam. Şu kısa sükütun emin olun bir üzüntü ifadesidir.' 'O halde doktor, kesin öğüdünüzü öğrenmek isterim?' 'O halde, Paşam, müsaade-i devletinizle arz edeyim ki, o iki üç kadehin önüne konan sıfıra izin veremeyeceğim.' Boyunlarını büktüler ve aynen şöyle dediler: 'Acayip!… Demek bu öğütte direniyorsunuz?' 'Evet, saygıdeğer Paşam, direniyorum 'Demek bu sıfır eklenmesi meselesinde isminiz gibi sabit kademsiniz!… Tıp öyle söylüyor Paşam, emir ve irade sizin… Biz sadece tıbbi görevimizi yapıyoruz." İşte bu sırada Büyük Atatürk'ün gözleri şimşek gibi bir defa çaktı ve bulunduğumuz odanın duvarlarında dolaşmaya başladı. Bir süre sonra o emsalsiz bakışların bir levhaya takıldığını gördük. Gazi Mustafa Kemal eliyle bu "Levhayı işaret" ederek: "Evet doktor dedi, haklısın …" Odadaki levhada şu cümle yazılıydı: "Hak bellediğin yolda gideceksin." Huzurlarında hürmetle eğildim ve tekrar teyiden arz ettim: "Evet Paşam, biz doktorluk görevimizi yapıyoruz." Sonralar öğrendim ki bu kadehlere sıfır koymamak bahsinde en neşeli anlarında bile sofralarında bulunan zevata: "Doktorluk görevine karışma yok!…" buyurarak, kadeh atmada perhiz ederlermiş."
Sayfa 104 - Güven KitabeviKitabı okudu
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.