Gönderi

160 syf.
·
Not rated
8ocak24 spoiler
Bitirdim balkonumda üstüne bi sigara yakıp düşündüm geri geldim ve yazıyorum. Son okuduğum iki üç kitap üstüne ya bu artık bana keyif vermiyor herhal diye ara verdikten sonra bu dünyaya tekrar dönmek için bi fırsat kovalıyordum. Ezelden beri kitap okumak benim için herhangi bir kimsede olduğu gibi günde yarım saat okuyayım , 30 sayfa okuyayım gibi değil tam aksine lambamı açıp bu akşamımı buna adıyorum nokta diyip dalıp gitmem şeklinde olmuştur . Sürüklenmek meraktan uyuyamamak en sevdiğim şeylerden biriydi bir zamanlar. Zamanında aldığım kitaplığa koyduğum sonrasında herkesin elinde meze olduğu için iğrenç ön yargımdan dolayı (bazen hiç çekilmiyorum) bunu boşver diyip geçtiğim bir kitaptı kendisi. Ya, şu aralar şöyle ince bi kitap olsun baş ucu gibisinden yatmadan karıştırı uyurum diye bundan tam 3 gün önce okumaya başladım meğer okumadan neler kaçırmışız. İlk iki gece uykulu halimden 3-5 sayfa okuyup klasik bir hikaye anlatıyor heralde diye yorumlayıp uyuduğum kitabın üçüncü gecesi hiç ama hiç aynı olmadı bi baktım gözlerim hafif dolu kitabın son sayfasıyla bakışıyorum. Bir kere tat olarak önsözde de belirtildiği gibi bariz Dosto ve Gogol tadı alıyorsunuz. Ama bu zaten benim okumaktan keyif aldığım bir tad ,dairede memur olmak ,yalnız yaşamın yönleri , kendinde sıkışıp kalmak teması benim sevdiğim bulutlu bir tema. İki ana bölümden oluşuyor ilk bölüm Raif efendiyi tanıma ,ikinci bölüm ise gerçekten Raif efendiyi tanıma. Benim için kitap ikinci bölümde kendimi durduramadığım duruma geçti ki zaten zorlu , sonu hazin aşk hikayeleri okumaya bayılırım. Ama hissettiklerime geçersek. Ben sınırları içinde yaşayan bi adamım 21 yaşındayım 3-5 dostum sürüklenip geldiğim okulum ve ailemden başka sahip olduğum bir şey yok. Zaten bu yüzden yalnız hikayeler okumayı seviyorum ,heralde kendimi satırlarda görmek hoşuma gidiyor. Biriyle aranda sürekli bir mesafe olması hissi sürekli yaşadığım bir şey sanki bir sınır var ve o sınırı asla geçemeyeceğim karşımdaki de asla benim sınırımı geçemeyecek. Hoş, bu bi yandan iyi bi yandan kötü çünkü gerçekten de birini tam anlamıyla asla tanıyamayacağımız anlamına geliyor bence. İlişkilerimde de hep yalnız hissettim biriyle birlikteyim ama o beni hiç ama hiç tanımıyor , zaten ben de beni tanısın diye hiç üstelemiyorum . Maria bu yüzden kendime çok yakın gördüğüm biri oldu. İnancı kırılmış biri. Benim gibi. Git gelleri çok. Benim gibi. Çok mutlu ama çok mutsuz. Hep benim gibi. Sanki Raif gibi bana da gereken bi mariaymış gibi hissettim. Gibi gibi gibi. Heralde uyuyup uyanana kadar da böyle hissedeceğim. Varsın hissedeyim ne olacak bu gece de bunun hayalini kurar tatlı bir rüyaya dalar sonra da unutur giderim. Kısaca ben beğendim hala benim gibi okumayan varsa okusun efenim pişman olmazlar. Bazı aşklar mahşere kaldı diyelim. Beğendiğim alıntıları ekliyorum. Okuttuk yorduk kusura kalmayın sağlıcakla. Olum bi maria istiyoz çok mu ya. “ “Berlin’de yalnızsınız değil mi?” dedi. “Ne gibi?” “Yani… Yalnız işte… Kimsesiz… Ruhen yalnız… Nasıl söyleyeyim… Öyle bir haliniz var ki…” “Anlıyorum, anlıyorum… Tamamen yalnızım… Ama Berlin’de değil… Bütün dünyada yalnızım… Küçükten beri…” “Ben de yalnızım…” dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: “Boğulacak kadar yalnızım…” diye devam etti, “hasta bir köpek kadar yalnız…” “(syf:77) ~yalnızlık üzerine “İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerine yapılan her türlü taksimat sunidir…” (syf:110) ~doğumdan ölüme tek bir defa göz açmak gibi düşünün. “Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirm.” (Syf:128) ~baba şöyle bağlanacağım biri olsun kaybedince yuvarlanmaya razıyım
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021316.1k okunma
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.