Gönderi

232 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 1 hours
Çağın görmezden geldiği basit incelikleri hatırlatan bir şiir mangası
Çizgi roman dünyâsında manganın konumu çeşitli sebeplerle şahsına münhasırlaşmış durumda. Bir arketipten bile söz edilebilir: Olabildiğince yüksek oranda aksiyon, mümkünse fantastik, alabildiği kadar şiddet içerikli, mücâdele temelli ve sâir özellikleri içeren Japon yazar-çizer takımının çizgi romanlarına manga denir. Ha bir de lütfen sağdan sola akan bir kitap düzeni -Japon yazınının gerektirdiği gibi ve anime dizileşmiş olsun. Tabiî bu benim gözlemimden ibâret bir çalakalem târif. Ancak bilhassa ülkemizde, öyle ya da böyle bu târifi manga sayan bir güruh da yok değil. Fakat bu algı onların suçu değil. Kısmen yayınevlerinin, kısmen de Batı'nın beğeni kriterlerinden ötürü böyle. Bu su götürür bir tartışma. Varmak istediğim şey
Satürn Evleri - Cilt 1
Satürn Evleri - Cilt 1
'ni içinde gözle görülür bir aksiyon olmadığı için mangalığa yakıştırmayan tanıdıklarımın Yürüyen Adam'ı hepten, yekten manga saymama arzularına değinmekti. Çünkü bunda bırakın aksiyonu, bir olay örgüsünden söz etmek bile bir cesâret ister. Herhâlde, hiç zahmet etmeden "Bir adamın yürüyüşünü konu ediniyor." desek kimse karşı çıkmaz. Eseri küçümser bir nazarla bu cümleyi tasdik eden arkadaşımı hatırlıyorum da "Boş!" diyerek bütün muhabbeti bitirmesi canımı sıkmıştı ki az kalmış okumayacaktım. Çünkü, evet, mükemmel olmayabilir yalnız hiç de öyle boş değil ve hatta üzerine konuşmaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum. Bir yerde bu manganın bir şiir olduğunu okudum ve bu benzetmeye ya da tespite diyelim, hayran kaldım. Emînim, hiçbir pâdişah kendisini böyle metheden bir kasîde almamıştır, o denli estetik, doğruluk payı olan bir övgü. Sebepleri var: Çizimler. Parnesyen bir bakış açısıyla îtinayla doldurulmuş panellerdeki sokak, cadde, avlu, ev, nehir boyu yâni bilumum çevre Japon hayâtının normalini, sıradanlığını aktarıyor. Ancak mısra vazîfesi gören bu paneller bölümlere dönüşünce, akabinde bölümler art arda gelince sıradanlığın, sıradan insanın mutluluğu fışkırır gibi ortaya çıkmış görünüyor. Her şey somut. Yer yer seyredilen semânın hissettirdikleri, yoldan geçen kara bir kedicik ya da alelâde olduğu söylenen bir kuş cinsinin taşıdıkları anlamlar bir kenara bırakılırsa bu şiirde bir imge, bir mecaz yok. Garîp şiiri benzeri desek neden yanlış olsun? Tıpkı "İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı." mısrasındaki gibi şâirleşen yazar/çizer gözlerini kapatmış kendi kasabasından başlayarak bütün Japonya'yı dinliyor. Kitap dört kısımdan oluşuyor. 228 sayfalık kitabın188 sayfasını kapsayan ilk kısım kitaba da adını veren kısım ki söyleyeceklerim çoğunlukla bu kısmı ilgilendirecek. Bu kısımda adamımızın türlü vesîlelerle yaptığı on sekiz ayrı yürüyüşü bölüm bölüm anlatılıyor, daha doğrusu resmediliyor. Örneğin ilk bölümünde kuşları ilk defâ alıcı gözle inceliyor, sanki keşfediyor; eşiyle birlikte yeni taşındakları evin eski sâhibinin terk ettiği köpeği sâhipleniyor. İkinci bölümde yeni taşındakları yöreyi köpeğiyle keşfe çıkıyor. Sokaklar, caddeler, dere kenarları derken kar yağıyor ve eşinin köpeğine Japonca kar anlamına gelen Yuki'yi uygun görmesiyle son buluyor. Üçüncü bölümde kasabanın keşfi sürüyor, dördüncü bölümde uçakları ağaca takılı kalan çocuklara yardım edip ağaca tırmanıyor ve tırmandığı yerden manzaranın keyfini sürüyor. Beşinci bölümde iş çıkışında yakalandığı yağmurun altında büyük bir neşeyle yürüyor... Bu beşinci bölüm kendisinden önceki ve sonraki bölümleri güzelce anlamlandırmamı sağladı. Az diyalog, çok tasvirin olduğu birinci kısım, bana kalırsa; iş hayatının tutsağı olmuş, evlenmiş barklanmış koca koca insanların gerçek hayattan nasıl uzaklaştıklarını, yaşamın olağan akışındaki güzel tatları fark edemediklerini, keyif almanın sâdece basit bir yürüyüşle de gerçekleşebileceğinin bir ifâdesi. 18 bölümden oluşan bu ilk kısım tam bir dinginlik kaynağı. İnsana huzur veriyor. Alttan alta çağdaş insanın büyük ve trajik yanlışının yergisi yapılsa da bunu göze asla sokulmuyor ve hatta bu göze sokmayış "Ee n'anlatıyo ki bu?" muâmelesi görmesine sebep oluyor. Bu noktada bu kitabı okuyanların edebî düzlemde bir mecbûriyeti var: Kitabı anlamak ve duyumsamak mecbûriyeti. Aksi durumda ne yukarıda bahsedilen burnumuzun dibindeki inceliklere dâir şiirsellik idrak edilebilir ne de kitabın vâdettiği somut ve gerçek rahatlacılığa ulaşabilir. Aksine kitabın sıkıcı olduğu kanaatine varılır ki hâlihazırda, efkâr-ı umûmiye bu yönde, düzeltilemez bir karara hükmetmiş durumda. Nereden geldiği belli olmayan bir deniz kabuğunun, insanlığın merhamet gibi en önemli duygularıyla nitelemeden, sâdece denize götürülmesi, elektriğin kesildiği bir gecede mum ışığının etrâfındaki tatlı berâberlik ya da kiraz çiçeklerinin doldurduğu yere oturmak yahut uzanmak neden sıkıcı olsun? Bu yapıtın kısımlarıyla ilgili söyleceklerim var: Birçokları kitabı 228 sayfa boyunca süren tek bir kurgu olarak kabul etmiş. Dolayısıyla kitapta yer alan dört kısımın da tek bir kurgu oluşturduğu addedilmiş. Ben kısımların birbirinden tamâmen bağımsız dört yürüyen adamla ilgili olduğunu düşünüyorum. Misâlen, 3. kısmı ne ilk ne ikinci ne de dördüncü kısmın herhangi bir yeriyle ilişkilendirebildim. Öte yandan 4. kısımdaki bir metrese duyulan aşkın anlatıldığı bölümdeki adam ile görünüşleri benzese de dış dünyâdaki sıradan şeylerden zevk alan adamın anlatıldığı 1. kısımla öyle ya da böyle pek irtibatlı değil. Tamâmen bağımsız duruyorlar. Bir de ilgi çekicidir: Çevrimiçi manga okuma platformlarında kitap on sekiz bölümden oluşuyor sâdece. Yâni İthaki'nin bastığı kitabın birinci kısmına denk düşüyor bu. Bir de bu kısımla ilgili bir diğer uyuşmazlık da şu: İnternette "10 yıl sonra..." diye başlayan 18. bölüm, İthaki'de 8. bölüm "Nehir Boyunca Yürümek" adıyla sıraya konmuş ki burada "10 yıl sonra..." ibâresi yok. Velhâsıl. Şâyet bütün kısımlar arasında bir ilişki varsa da oldukça gevşek ve çağrısımsal bir ilişki içindeler demek lâzım ki bir bölümün yer değiştirmesi ve sondaki adamın birinci kısımdaki ile benzerliği bu bütünlüğü de göz önüne almayı gerektiriyor. İkinci kısımda bir adam (şâyet ilkiyle aynı adam değilse ki bence değil) bir kasaba sâhiline iner ve bir kadınla tesâdüfen tanışır. Kadın kuşların etraflarını sardığı bir anda kayboluverir. Adam yalnız ayrılır o mekândan. Üçüncü kısımda zamanda geriye giden bir delikanlı var. Siyah bir kedinin peşine takılıp daracık yerlerden geçer ve bir de bakar, önceki yüzyıldaki Japonyaya gidivermiş. Buna benzer bir durum sanatçının
Louvre’un Koruyucuları
Louvre’un Koruyucuları
adlı mangasında da var. Dördüncü kısımda yürüyen bir adamdan ziyâde sevdiği metresiyle son kez görüştüğü mekâna yakın bir yerlerde dolaşıp göğü ve kıyıyı izleyen bir adam görüyoruz. Bu son üç kısmın kapladığı hacim ortada. Yine de bu kitabı bütün olarak ele alırsak şiir çok farklı bir hâl alıyor. Somut dünyânın ve sıradanlığın içinde saklı mutluluk cevherinin soyutunkiyle kıyaslayınca mükemmelen örülmüş bir örümcek ağı gibi olduğu ortaya çıkıyor. Bu çerçevede adamın hâlinin Nâzım'ın Pirâye ve Vera ile olan ilişkisini ve şiirlerini vs. andırdığını söylemek gerek. Kitap sınırlarında adamın yarattığı olumlu izlenim de son bölümle tepetaklak oluyor. Aşk ve sevgiye bakış açısı, ideal olanla çelişiyor çünkü. Nitekim aldatmanın romantize edilecek bir yanı da yok. Bundandır, mısralıktan satırlığa dönen kitabın son panelindeki adamın, onu terk eden metresinin ardından göz yaşı dökmesi duygusal açıdan bende yaprak kımıldatmadı. Dinlenmek, etraftaki güzelliklerin farkına varmak, bir şiir dinler gibi resim izlemek, yürümenin tadına varmak isterseniz mangayı alıp okuyun. En azından birinci kısım için söylüyorum. Tek bir kurgu olarak düşünürseniz, son kısımdaki adamın o tatlı eşini aldatması problemi ortaya çıkıyor ki kimileri bu durumdan hiç hazzetmemiş. Bence zâten o değil.
Yürüyen Adam
Yürüyen AdamJiro Taniguchi · İthaki Yayınları · 2023147 okunma
·
1 plus 1
·
152 views
zafacan okurunun profil resmi
Yorumlama yeteneğin doğaüstü. Gönderi paylaşmış mısın diye giriyorum artık uygulamaya. Bir de muhtemelen internet sitesindeki sıralama yanlıştır, bilemedim ama. Türkçe çeviri sitesi miydi?
Bektaş Bayramağası okurunun profil resmi
Teşekkür ederim iltifatınız için 🤗 Hayır, İngilizce bir siteydi. Aslında o kanıya şöyle vardım. İnternetteki altında "10 years later..." yazan panel de yok kitapta. Yoksa hiç düşünmedim ancak gâyet tabiî, yanlış sıralanmış da olabilir.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.