Gönderi

Siddhartha Gautama, bugün bilinen ismiyle Buda ve Budizm
Siddhartha Gautama'nın, yani Buda'nın, ilk biyografileri, yaşamından yaklaşık altı yüz yıl sonra ortaya çıktı. Ancak, antik metinler ve arkeolojik bulgular, Buda'nın içinden çıktığı toplum ve onun öğretileri hakkında birçok şeyi açıklar. Siddhartha Gautama, bugün Nepal sınırları içinde yer alan Sakya'nın eski küçük klan cumhuriyetlerden birinden geliyordu. Siddhartha'nın doğum yılı ile ilgili akademik tartışmalar devam etmektedir. Son çalışmalar ile doğum tarihi MÖ 566 yılı civarından 80 yıl ilerisine yani bir sonraki yüzyılın ortalarına taşınmıştır. Fakat, Buda'nın soylu bir lüks içindeki zengin bir prens olarak tasviri Sakya olarak bilinen klanla çok az bağdaşmaktadır ve abartılı gibi gözükür. Makul derecede varlıklı bir klan üyesi olması daha çok ihtimaller dahilindedir. Siddhartha kuzeniyle evlendi, bir oğlu oldu ve vedaların en kısasıyla, vicdan azabı belirtisi göstermeden aydınlanmayı aramak için, yirmi dokuz yaşında isyan edene ve ailesini geride bırakana kadar rahat bir hayat yaşadı. Her şeyi bırakıp gitmek, Siddhartha'nın yaşamış olduğu zamanlardaki Hindistan için pek de şaşılası bir şey değildi. Erkeklerin köylerini ve ailelerini geride bırakıp manevi gerçeği aramaya çıkması ya da yollarda dilenmesi geleneği vardı. Birbirlerinden çok farklı görüşlere sahip olabilen, eski püskü cübbeler içindeki kafası tıraşlı "arayanlar"a büyük saygı duyuluyormuş gibi gözüküyor. Bu gelenek, İsrail peygamberlerinin vahşi doğadaki yolculuklarını ya da köyden köye seyahat eden Hristiyan azizleri ve dilencileri andırır. Siddhartha'nın diğer arayanlar tarafından da kullanılan münzevi vazgeçiş ve yakın bir şehirde dilenme gibi bazı teknikler uyguladığı söylenir. Gezinmek, inzivaya çekilmiş rahiplerin yanında eğitim almak ve meditasyon yapmak için diğer her şeyi bıraktı. Aşırı çile çekmeyi ve neredeyse yaşayan bir iskelet haline gelene kadar açlığı, dünyevi düşkünlüklerin ve bunların arasındaki daha "orta karar" bir hayat için terk etti. Kuzey Hindistan'da küçük bir köyünde, kutsal incir (Bilgelik) ağacının altında kırk dokuz gün ve gece boyunca meditasyon yaptıktan sonra, kırk beş yaşında aydınlanmaya ve insanın acılarının kaynağına ulaştı. Peki ya yaptığı çıkarım neydi? Doğum, hastalık, yaşlanma ve ölüm acıları, akli ve manevi iradeyle üstesinden gelinene kadar yaşam ve ölüm döngüsü içerisinde sürekli tekrarlanan, bedensel zevklere ve yenilenmiş bir hayata karşı duyulan şehvet yüzündendi. Tam bu anda, arayan trajik döngüyü kırar. Fiziksel dünyanın ötesinde, safi düşünce ve dinginlik ya da nirvana haline ulaştı. Siddhartha, bugün bilinen ismiyle Buda ya da "aydınlanmış kişi", daha sonra keşiş olacak müritlerini toplamaya başladı. Kendisini dinleyen herkese vaaz ederek, müritleriyle birlikte Ganj Nehri'nin taşkın ovalarına dolaştı. Buda, bazı kadın keşişlerin de yer aldığı manastırlar kurdu. Hayvanların kurban edilmesini ve kat sistemini reddetti ve Brahma destekçilerinin suikast denemelerinden sağ çıkarak seksen taşına kadar yaşadı. Ya da öyle söylenir -tam olarak nasıl emin olabiliriz ki? Bu hikâye ve İsa ile Muhammed'in hikâyeleri arasında bariz benzerlikler vardır: doğadaki yalnızlığın ortasında (ağacın altında, mağarada ya da çölde) aydınlanmayı aramak için aileyi terk etme; daha sonra mürit edinme; öykülerle sadece elit bir topluluğa değil, herkese vaaz verme; ve kendinden önceki dini sistemleri reddetme. Yüce tektanrılı dinlerin kurucuları aksine Buda, kendisinin ya da sisteminin ilahi olduğunu hiçbir zaman iddia etmemiştir. Pek çok insan, Budizm'in bir din değil, takipçilerinin günlük hayatın acılarından ve kısıtlamalarından kaçmasını sağlayan bir kendini kontrol etme sistemi olduğunu söyler. Fakat Budizm, onu bireysel bir uygulamadan çok toplum meselesi haline getiren, barışçıl ve hoşgörülü bir yaklaşımdı ve geçmişteki mezhebine, toplumsal konumuna ya da ırkına bakılmaksızın herkese açıktı. Tam aksine Hristiyanlık, daha sonraki Roma İmparatorluğu'nun dünyevi ve saldırgan gücüyle daha içli dışlı oldu ve İslam, çok daha ciddi bir şekilde kendini silahlandırdı. Neredeyse modern zamanlara kadar, Budizm'in Hindistan'da kökü kazılmaya çalışıldı ve ancak Victoria dönemi İngiliz yönetimi altında Buda'nın gerçekten yaşamış, tarihi bir figür olarak varlığı kabul edildi.
Sayfa 103 - Yakamoz KitapKitabı okudu
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.