Gönderi

Son karaciğer hastalığı teşhisi geç konulmuştur. O günlerde, günümüzdeki modern biyokimyasal analizler ve modern görüntüleme yöntemleri yoktu. Ancak, klinik olarak bir karaciğer hastalığının düşünülmesi gerekirdi. Uzun süre içki kullanan bir kişide halsizlik, güçsüzlük, soğuğa direnç azalması, renginde değişiklik, nihayet kaşıntı ve burun kanamaları gibi karaciğer yetmezliği belirtilerine niçin dikkat edilmediğini anlamak mümkün değildir. Tıbbın temel amacı, mevcut bilgi ve teknoloji içinde ve en kısa zamanda kişinin hastalığını teşhis etmektir. Bir hastalığın çaresinin olmaması, hatta ölümcül olması geç teşhis konulmasına hiçbir zaman bir mazeret olamaz. Bazı çevrelerde: - Atatürk'ün hastalığı erken teşhis edilseydi, bir şey yapılacak mıydı? - O gün karaciğer nakli mi vardı? gibi sorular, tıbbın bu temel prensiplerine ters düşmektedir. Ne yapılabilirdi sorusuna şu cevap verilebilir: Atatürk gibi bilimi ön plana çıkarmış akıl ve mantık adamına hastalığı ve durumu anlatılıp ikna edilebilirdi. Atatürk "Siz, bir defa bana meseleyi olanca vuzuhu ile anlatın, beni tenvir edin. Sonra muhakemesini, mantığını bana bırakın…, Açık açık bileyim ki, iyi ve doğru düşüneyim" demiştir. Yine Atatürk sözlerini saklamayıp, samimi olarak açık konuşanları çok severdi. Ayrıca hastalığının ilerlediği sırada İsmet İnönü'ye "İsmet bu benim hastalığım çok daha önce bütün ağırlığıyla bana anlatılsaydı, o zaman işin başında tam baştan önlemini alırdım. Bu noktaya getirmezdim. Bana yeterince anlatılmadı, gerçekler gizlendi" demiştir. Atatürk'ün hastalığı erken teşhis edilseydi, kendisine hastalığı hakkında bilgi verilseydi, özellikle alkolün karaciğere etkisi anlatılsaydı; "Erken teşhis + içki yasağı + düzenli beslenme + istirahat", yaşam kalitesini ve süresini uzatabilirdi.
Sayfa 324 - Güven KitabeviKitabı okudu
·
1 artı 1'leme
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.