Gönderi

Freud, aşık olma eyleminde benin libidinal yatırımını sonlandırdığını ve bunu ben ideali yerine aşk nesnesine yatırdığını öne sürer. Ben de, Freud'a karşı çıkan Chasseguet-Smirgel'e katılıyorum. Yazar, aşık bir kişinin kendiliğine yaptığı yatırımın zenginliğine işaret eder. Özellikle normal koşullarda, kişinin sevgisine karşılık vermeyen aşk nesnesi bir yas süreci içinde terk edilir. Aşk karşılıklı olduğunda, aşıkların kendilik saygıları artar. Normal ve mazoşistik aşk arasındaki fark, mazoşistik kişilerin sevgilerini yanıtlamayan nesneleri karşı konulmaz derecede çekici bulabilmeleridir. Gerçekte, açıkça sevgiye yanıt veremeyecek ya da vermek istemeyen bir nesnenin bilinçdışı seçimi mazoşistik tutkunluk için karakteristiktir. ... Kişinin karşılık vermeyen biri için kendini ve tüm ilgilerini feda etmesi (Heinrich Mann'ın 1932'de yazdığı romanda ve Mavi Melek filminde dramatik olarak gösterildiği gibi) depresif-mazoşistik bir kişilik bozukluğunun varolduğunu düşündürebilir. Ancak, dramatik biçimde kendini feda etme ve kişinin tüm bir yaşam örüntüsünü idealleştirilmiş, elde edilemeyen aşk nesnesi uğruna kolayca bir kenara itebiliyor olması hekimi yarı-narsisistik niteliklerin varlığı açısından uyarabilir: yani aşk nesnesi dışındaki diğer her şeyin ihmal edilmesi, tutkun bireyin tümüyle kendini vermesi. Gerçekte, böylesi patolojik bir tutkunluk gösteren hasta, ulaşılamaz nesneye köle oluşundan kaynaklanan narsisistik bir doyum ve başarı duymaktadır. Dünyada en büyük acıyı çeken kişi olarak kendi imgesi onu gururlandırır. Bu, dinamik olarak "en günahkar" ya da "en kötü kurban" olmanın getirdiği narsisistik doyumla ilişkilidir.
Sayfa 63 - Metis Yayınları, Ötekini Dinlemek Serisi 9, 2. Basım 2010, Patolojik Tutkunluk Sendromları
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.