Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

140 syf.
·
Puan vermedi
Kalbe Doğru Tasavvufî Anlayış
Kalbe Doğru Tasavvufî Anlayış ❁ ❈ ❁ ❈ Tevhidin Allah’ın birlik ve tekliğine şehadet getirmek, insan varlığının bu yoldaki çeşitli ve derin duyularla erişip geliştirebileceği anlam dünyasıdır. Tevhid merkezine her türlü samimî, şefkatli yöneliş, kalbin titremesiyle başlar. İlk Müslüman nesillerinden dünya ve ahiret mutluluğu ve kurtuluşu için ahlakın gelişimi ve eğitimi önem verildi. Kur'ân ve sünnet ikazı inananların derin manaların gelişimi ve keşfi için hikmet, irfân ve felsefî tefekkürler birikimi prensip ve pratiklik geliştirdi. Dünya ve ahiret kurtuluşu bir bütün ufuk kazanarak bu prensip ve pratiklik günlük hayat işlevinden ömür sermayesine etki yapması için çaba gösterildi. Tevhidin anlam dünyasındaki duyuların hassas ve kalbin olgunlaşması çabaları nesilden nesile kitleleri harekete geçirdi. İnsanın Allah'tan gelmesi özüdür, bunu zihni ve kalbi olgunluk ve gelişimi ile Allah'a gitmesi, varlığın ve hayatın anlam bulmasıdır. Gelişim merhalesiyle hayatın anlam keşfi ve özü bulması için prensip sahibi olup pratik bir işleve sahip olması Tasavvufla mümkündür. Öz'üne anlam hissiyatı geliştirme mücadelesinin yani Rûh'un edebî yolculuğu; Öz'ün bilincini uyandırmaya, içsel bir direnç kazanmaya tasavvuf yaşayışı kazandırmakta. Tasavvufî anlayışın kurumsallaşması birçok yönüyle etkili ve istikrarlı bilgi ve geleneği meydana getirdi. İslâm coğrafyasında sayısı epeyi bulan tasavvuf ehli sosyal donanımlı kurumlar, sürdürülebilir toplumsal ihtiyaçlara ve eğitime hizmet verdi. Bir örnekle “Nakşibendî Sûfî Yolu” bağlılık ve prensiplerini sürdüren Llewellyn Vaughan-Lee; Nakşibendî öğretilerini anlatan Avrupa’da daha sonra Amerika’da bir kurum kurdu. Rüyalara kadîm sûfî yaklaşımıyla Jungçu psikoloji anlayışını bütünleştiren Dr. Llewellyn Vaughan-Lee; günümüzün dönüşüm döneminde ruhanî sorumluluk, küresel birlik bilinci uyanması ve ruhanî ekoloji gibi öğretiler geliştirdi. Allah sevgisinin içsel ilişkisi olan ilâhî bilinci algılamamızı ve benliğin sınırlı bilincini aşabilmemizi sağlayan tasavvufî anlam dünyasını hassasiyetlerini idrak etmeyi Llewellyn Vaughan-Lee; kalbin hasreti, sûfî yöntemleri, kalbin aynası, rüya yorumu, mürşid ile ilişki, iki dünyayı birleştirmek ve Allah’ta kalmak konuları “Kalbin Dönüşümü” kitabında vermektedir. Tasavvufun tarihsel deneyimi Müslüman coğrafyalarında kalplerin iyileşmesi ve Allah’a yakınlaşması için sistemli bir yasam ve dünya bakış açısı olmuştur. Sûfî dergâhların Afrika’da zenci kölelerinden Osmanlı sarayında devlet adamları ve şairlere kadar ruhânî hayatlarına nefes olmuştur. Asırlarca tevhid inancının yüceliğini emr-i bil maruf nehyi münker cihadını sûfîler sürdürdüler. İnâyet Khan, Cevad Nurbahş, Bawa Muhyiddîn referanslarını ele alan Llewellyn Vaughan-Lee, tasavvufun Avrupa ve Amerika’da yayılmasının sürecini anlatmakta. İbn Arabî, Sühreverdî, Necmuddîn Kübrâ teorilerinin psikolojik yorumları, Jung’un anlayışıyla ortaklaşa bilinçaltı arketip dünyasının, sûfizmde ki yansımasını Henry Corbin’in ilmî çalışmalarıyla nasıl ortaya çıktığı kitabın giriş bölümünde bahsedilmektedir. Kalbin biyolojik işlevinden farklı olarak hissiyat ile mana gelişimi de vardır. Ancak bu durum özel bir ilgi istemektedir. Kalbin hissiyat algıları gelişmesi için zaman, mekân gibi fizikî şartlar yanında zihni ve bedeni dürtülerinde aynı ahengi kazandırılması gerekmekte. İnsan nefsine zor geldiği için İslâm kaidelerinde bu yönüyle farz tutulacak emirler çok değildir, bu açıdan emir tutulanlardan bir tanesi niyetin Allah’ın rızası gözetmesi oranın temiz tutulması şartları vardır. Kalbin algıları ve duyumları Allah sevgisi ile geliştirilmesi ve her zaman diri tutulması, istenilmektedir. Tasavvuf düşünce geleneğinde kalbin varlığı ve işlevi üzerinde özel olarak durulmuştur. Ayrılık acısının uyanması, ilâhî huzursuzluk, Birliğin tanınması, hasretin sonsuz okyanusu, aşkın en İlâhî sırrı alt başlıklarıyla kitabın “Kalbin Hasreti” başlığında kalbi besleyen hasret üzerinde özel bir dikkatle durulmaktadır. Allah’a dönük bir kalbin hasretle beslenmesi, sürekli kalbe yapılan bir yolculuktur. Bu dünya hayatının Allah’ı anmak için kalbe yolculuğun son durağı ahiret yurdunun saadetidir. Kalbî Birlik hâlinin derin içtenliği ve nüfuz etmesi, istenilen bir zikir hassasiyetidir. Tasavvufta “Lâ ilâhe illallah” ile beraber Allah’ın isim ve sıfatlarının kelime ve ses olmasından kurtarıp ruhsal bir etkileşim hissiyatı geliştirme sürecidir. Zikrin enerjisini Allah’a sevgi ve hasretle beslemek, hayatın güzellik ve zorluklarını kalbi bir dayanıklık ve hassasiyet sahibi yapar. Aklın Allah için programlanması, psikolojik dönüşüm, dostlar topluluğu ve istiğrak konularıyla Vaughan-Lee kitabın “Sûfî Yöntemleri” konusunu; ruhun Allah’ı hatırlaması ve kalbinde yaşatması cihetiyle zikrin bir duasını ele alır. İlk zikrin ve kalbe işlenen ilk sözleşme olan Arâf Sûresi 172’de “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”, “Evet biz şahidiz.” Cevabıyla ruhun içgüdüsel hâlini, fedakâr, kulluk eden, kendini veren hâlini, zamanlı ve boyutlu dünyamıza geldi. Zikrin ayrılık illüzyonunu aşmaya yarayan bir alıştırma olduğunu ifade eden Vaughan-Lee, dünyadan ahirete insanın bu yalnız yolculuğunun yalnızlık hissinin yerine O'nun bizimle beraber olduğu hissi kaplar. Kitabın bu kısmı tasavvuf geleneğinde zikrin tasviri, çeşitleri, önemi ve faydası anlatır. Psikolojik tahlillerle gölge ve aydınlık ile içsel dişilik ve içsel erillik konularıyla kişiliğimizin aşk sayesinde transforme edildiği psikolojik ıslah hakkında kitabın “Kalbin Aynasını Parlatmak” bölümünde anlatılır. Bireyin geçmiş anıları, gündelik hayat içindeki yaşadıkları ve zihnin önemsedikleri ve öncelikleri rüya âleminin malzemeleri ve yönlendirmeleridir. Bunların ötesinde zihnin bir evresinin sonucunda rüyalar aktif bir işleve sahiptir. Hatırlama ve etkilenme durumunda bizler bu rüyaları fark ederiz. Tasavvuf kültüründe rüya yönlendirme ve işaret görevi için yöntemler birer prensip haline gelerek başvurulmuştur. Rüyalar görsel ve temsili işlevi güçlü bilinç altı mana ve işaretler hazinesidir. Tasavvuf eğitiminin Sûfî benliğinin gelişimi hayâl gücünün sembolik içsel dünyasının yönlendirmelerle geliştirilmeye çalışılmıştır. Sûfînin manevî yolculuğunda aktif imgeleme yönlendirme ve işaretlere ulaşıp mana zenginliğini yakalamak için başvurulan bir prensipti. Sûfî manevî gelişimi cihetiyle tasavvufta rüyanın yeri ve kullanıp yöntemlerini Vaughan-Lee, modern psikolojiyi geliştiren Jung'un rüyalarla ilgili çalışmalarından referans alarak kitabın “Rüya Yorumu” başlığını ele almaktadır. Rüya yorumu hususunda psikolojik ve manevî yorumları ele alan Vaughan-Lee, rüyanın manevî yolculuktaki yeri ve usulünü anlatır. İç dünyamızda yapılan yolculuğun yani manevî gelişimin usul ve esaslarını miras alan ve aktaran bir rehbere yani mürşide ihtiyaç vardır. Allah’ın rızasını kazanmak, tevhid inancını hayatın her yönüyle kazanılması için kalbin temizlenip olgunlaşması çabasıyla mürşid ile samimî ve bağlayıcı bir adayış olmalıdır. Tarihsel tasavvuf deneyiminin bir esasına baktığımızda mürşid ‘simasız ve isimsizdir’ yani mürşidin kişiliği önemsiz ve sûfîyi ikilikler diyarından birliğin kıyılarına götüren bir sal sürücüsüdür. Mürşidin ödevi, yolcuya kalbinin hakîkî tabiatı olan teslimiyetini tanıyabilecek hale gelinceye kadar onun bilincine Allah’la ilişkisini güçlendirmesidir. Buna spiritüel yolculukla özümüzün en iç halinin vecd haliyle Vaughan-Lee, kitabın “Mürşid ile İlişkisi” başlığında rehberlik, teslimiyet mürşid ve grup konuları anlatmaktadır. Kur’an’da geçen Hızır ile Mûsâ kıssası ve diyaloğu Mûsâ dış dünyadaki kanunları temsil ederken, Hızır ise sûfî şeyhinin arketipini temsil etmekle kitabın bu hususu teslimiyet, bağlılık dengesi ve gerekleri üzerinde bilgi vermekte. Kalbin manevî temizliği ve olgunlaşması merhalesinde sûfî, topluma faydalı ve hizmet etmesi yanında birtakım ödev ve sorumlulukları da yerine getirmesi önemlidir. Sûfî ehlinin bâtınen bütün dikkati Allah’a çevrili iken dünyada çalışır ve böylece normal hayatın pazar yerine toplumsal çevreye nur ve aşk getirirler. Sûfî ehlinin ‘dünyada ama dünyada değil’ sözünün özeti olan kitabın son başlığı “İki Dünyayı Birleştirmek”, içsel olarak sonsuz Birlik hâlini bilmek ve buna rağmen dengeli bir hayat sürmeye kadir olmaktır. Gelişime ve şekillenmeye hassas olan kalp, aynı zamanda duyu organı olarak hissiyat algısına sahiptir. Kalbin hissi algının ince ve derin kavrayışlarının keşfi, tasavvufun tarihsel deneyim geleneğinde üzerinde durulan ve geliştirilen bir konu olmuştur. Nefsin terbiye edilmesi ve Allah'a lâyık olma çabalarıyla kalbin etkisinden dolayı büyük önem verilmiştir. Kalbin kalbi, Bir olmanın, Allah'tan Allah'a alındığımız o zamandışı ânın, yeri ve hâlidir. Nakşibendî tasavvuf öğretilerinin bir sûfîsi olan Llewellyn Vaughan-Lee, günümüzün dönüşüm döneminde tasavvuf öğretilerinin kalbin gelişimi ve sorumluluğunu ihya etmektedir. Sûfizm kalbin eski bilimidir. Bir akarsu gibi derine dalıp tekrar yüzeye çıkan bu bilgelik, dünyada bazen gizli bazen bariz bir şekilde her an mevcuttur. Modern dünyaya sûfizmin bu eski bilimini anlatmaya çalışan Llewellyn Vaughan-Lee; iki dünyada nasıl dengede tutulabileceğini ve maddeci bir dünyada, ruhânî bir hayatın nasıl sürdürülebileceğini anlamak için “Kalbin Dönüşümü” kitabı yardımcı olmaktadır. Kitabın Künyesi: Llewellyn Vaughan-Lee, Kalbin Dönüşümü, çev. Sema Krebs, İnsan Yayınları, Tasavvuf Dizisi-90, 2. Baskı 2017, 171 sayfa. Yunus Özdemir
Kalbin Dönüşümü
Kalbin DönüşümüLlewellyn Vaughan-Lee · İnsan Yayınları · 201712 okunma
·
146 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.