sen bu masalda
külkedisi olmayacak kadar güzel
gerçeksin hayatın acımasız yüzü kadar
sevdiğim
inkara yeltenenler
gözlerinde tevbe eder
şiirlerden ayetler üfledim
araf’ta kalan ruhuna
hikayeler derledim
gölgesinden kirpiklerinin
tuzlu gözyaşlarını
sessizce akıtırken
içinde kuduran denize
sevdiğim
hüzün bulutum
yazılmayan şiirim
gün doğumum
sır perdem
inanç nişanem
gül gölgem
bir vapurun güvertesinden
el sallıyorum
umudu ve şüpheyi
aynı rahimde taşıyan
fırtınalı umman kalbine
uzanıp sesinden öpüyorum
ortadan ikiye bölünmüş inancını
terzi değilim onaramam
gönül terazimin ipleriyle
tutabilirim belki dengede
esrik rüzgarlar esiyor soluğumdan
yalpalayarak geçiyorum caddelerden
varlığına şahit taşları öperek bir bir
adını veriyorum şehrin tüm sokaklarına
çok savaş gördüm
vurdum,kırıldım
yendim,yenildim
öldüm öldüm de dirildim
anladım
en çetin savaş
kendimizle yani içimizle
bitirip de bitiremediklerimiz
çığ olup birikince
ölüyoruz ince ince
bir trenin camından
dağlara, ovalara
bakacaksın ya
dalacaksın ya kitaplara
çok da büyütme gözlerinde
senin minicik gönlün
o dağlardan,ovalardan
ve dahi kitaplardan
daha büyük
unutma!!!
kuyu olacaktım sana güya
nerden bilebilirdim ki
düşeceğimi ansızın
gözlerindeki dipsiz kuyuya
şimdi ve sonra
gözlerinin menzili var ya
ölüm dahi olsa
yatarım o sonsuz uykuya