Gönderi

120 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 1 hours
Yüzeyselliğine rağmen gerilimi iş görür bir kurgu
Yavaştan Türk çizgi roman örneklerini de okumak maksadıyla arka kapağını yalapşap okuyup aldığım İt'in satın alma esnâsında bana çekici gelen en büyük yönü sanatçının renk seçimleriydi: yeşil, siyah, sarının çeşitli tonları. Bir de kapağından bahsetmek gerekir ki yirmilerinin başında bir delikanlıyı bir kamyonun direksiyonu başında ve ondan büyükçe bir adamı dizlerinin üstüne oturmuş ulurken kamyonun tepesinde görüyoruz. O uluyan adamın neye sebep öyle durduğu en çok merak ettiğim şeydi. Belki de konusu fantastik bir şeydi. Olabilirdi. Ama kitabı bitirdiğimde adamın sembolik bir şekilde orada köpekleştirildiğini anlamış ve bir müddet daha şaşkınlıkla kitabın kapağını inceleyedurmuştum. Kitap kapağının tanıtım yazısı "tekinsiz zamanlar, tekinsiz insanlar..." sözüyle başlıyor. Zamanlardan kasıt nedir, oturup düşündüğümde pek bir noktaya varamıyorum. Belki olayların cereyân ettiği gece yarısını işâret ediyordur ki kurgu baştan sona bir günlük bir süreyi kapsıyor zâten ve en önemlileri gece yarısı... Ama tekinsiz insanlar kısmı tam isâbet denilebilecek bir târif. Çünkü kitabın başkarakteri İsmail ve onun demans hastası ninesi dâhil hepsi tekinsiz. Bunun büyük kısmı birçok karakterin kendinden bir özelliğiyken gece vakti hepsine birden tekinsizliği bulaştırıyor. Bundan ötürü tanıtım yazısının ilk cümlesinin "tekinsiz bir vakit, tekinsiz insanlar" şeklinde olması amacına daha uygun görünüyor. Okura hiç zahmet vermeyen sanatçı, köpek dövüşünün yarattığı soğukluğun, gerginliğin ardından ilk konuşmaların başladığı panellerde meseleye direkt giriş yapıyor. Şoför mahallinde oturan nursuzun okuru bilgilendirmeye başlamasıyla ikisi arasındaki irtibatın bir para gaspı, hırsızlığı olduğu anlaşılıyor. Bu arada şoförün koçum diye seslendiği ve benim çizimlerden ötürü yaşından daha genç sandığım İsmail, otuzunda koca bir adammış, dişini sıksa yolun yarısına varmış olacak Cahit Sıtkı hesâbınca. Çok da uzatmaya lüzum yok: İsmail hırsızlık yapacağı eve gece yarısı girer ve kendisi gibi tekinsiz olan bir çocuğun ölümüne sebebiyet verir. Doğruca eve dönüp iyi saatlerde olsunların musallat olduğunu sanacağınız nineyi aldığı gibi külüstürüne atlayarak kaçar. Kitap kapağındaki köpekleşmiş herifle tanışması da az sonra gerçekleşecektir. Külüstürü ârıza yapar ve "şansına" çirkince bir tır şoförü onları aracına alır. Adam yolda İsmail'e sarkıntılık edip durur ki bu sahnelerdeki gerilim, "Neye ulaşmaya çalışıyor ki bu adam?"sorularıyla yükseliyor. Tesis diye durduğu hârabenin tuvâletinde ise kanım çekildi. Hiç ama hiç beklemiyordum. Herif bayağı İsmail'e musallat olur. Derken basılırlar, tır şoförü iki adamı vurur. İsmaile sarıldığı anda ise kendine hayrı olmadığını düşündüğüm nine tarafından nakavt edilir. İsmail ninesini alıp tıra atlar ve uzaklaşır. Bitti. Şimdi... Bu kurgu neyi vâdediyor diye kendime sorduğumda "Allah için bir gün bir fakire sadaka vermemiş bir çocuğun ibretlik hikâyesi" desem kim niye karşı çıksın? Nihâyetinde İsmail'in hırsızlığa gitmeden evvel hazırlanırken entârisini çalanlardan şikâyet edip duran ninemiz dînî bir sohbet programını seyrediyordu ve biz de bunu dinliyorduk. Otuz yaşındaki İsmail'in hırsızlık kariyeri ne raddede meselâ? Niye hırsızlığa başlamış? Anasız babasız olduğunu anlıyoruz. Şahsen bu kendi zâviyesinden bahtsız tecrübesine onu sürükleyen sebepleri merak ediyorum. Kimse peşine verdi mi bilmiyoruz ama ya dinlenme tesisi denilen yerdeki cinâyetlere ne demeli? Nereye kadar bir tırla bir yere kaçabilir? Yaşlı ve demans hastası doksan bilmem kaç yaşında bir ihtiyarcıkla... Cevapsız bir ton sorunun yanında kitabın iki can alıcı noktası vardı: biri şüphesiz tırcı herifin mevzûsu, diğeri ise öldürülen çocuk. Kitap arkası bu iki şeye ilkel güdü demişe benziyor da yâni ee? Sanatçı şoför meselesinin daha sansasyonel olacağını düşünüp onu kapağa taşımış da çocuk ölümüne sebep olmanın psikolojisi hiç yok mudur? Evvelden hiç adam öldürdü mü, çocuk öldürdü mü? Sâdece olayın ilk yaşandığı sıradaki korkusunu kaçışını biliyoruz, ha bir de gözyaşı akıttığını... Böylesi bir psikolojideki bir adamın cebren geçrekleşen bir temasla bayrağı göklere çekip inlemesi de tartışmaya değer. Bu Razzie Ödülüne lâyık olası Amerikan filmlerinden gördüğümüz ucuz hâl hakîkaten taklit edilmeye değer miydi? Diğer nokta ise kitaba adını veren it kelimesinden kastı İsmail ve tayfası mıdır, tırcı mıdır, kimdir diye sorduğumda kapak bana tırcıyı işâret ediyor. Fakat bir yan kahramandan ötürü kitaba ad vermek çok da kafama yatmadı. Yok eğer İsmail'in hırsızlığa iten itliği (serseriliği) ise şoför neden köpekleştirilmiş? Yine soru seline kapıldım... Var olan kurgu, bahsettiğim üzere derinlikli olmamasından ötürü taşa takılıp toprağa bulanmadan süratle akıyor ama herhangi bir netîceye varmadığı için yarım kalmışlık hissi vermekten kaçamıyor. Yukarıdaki renklerle ilgili söylediklerime ek olarak ölüm panellerinde kırmızı kullanılması hoşuma giden özelliklerinden biri oldu. Çizimler mi? Tarz olarak beğendiğim türden değil; ama tekinsizliği, boşluğu, köksüzlüğü iyi ifâde ettiğini sanıyorum. Acaba ikinci cilt gelir mi? Gelirse daha anlamlı bir çerçeve oluşacaktır. Daha fazla içerik için yazı defterimi ziyâret edebilirsiniz: zahirevliyasi.wordpress.com
İt
İtOytun Yılmaz · Baobab Yayınları · 202318 okunma
·
98 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.