Gönderi

215 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 6 days
"SEN" DİYE AYIRMADAN
Mehmed Uzun'un ilk romanı olan Sen, 1980 darbesi üzerine hapise düşmüş birinin cezaevi koşullarında psikolojik ve fiziksel olarak hayata tutunma çabasını anlatan, o zamanın insanlık dışı cezaevi koşullarını anlatan bir belgedir. Bununla birlikte Mehmed Uzun, romanının o isimsiz kahramanın köy hayatını da okuyucuya anlatmaktan geri durmaz. Mehmed Uzun'un hayatına baktığımız zaman ise 1972'de solculara destek verdiği gerekçesiyle 2 yıl hapiste kalmıştır. Bu süreci ise şöyle anlatıyor: "Diyarbakır Askeri Cezaevi benim ilk üniversitem oldu, burada Musa Anter ve Ferit Uzun'un, ki sonradan ikisi de öldürüldü, yardımlarıyla kendi dilimle okuyup yazmayı öğrendim. Ben orada kendi kültür mirasımla ilişkiye geçtim. [...] İşte orada kendi dilimin, Kürtçenin, sözlü anlatım geleneğiyle tanıştım. Ayrıca dünya edebiyatının Türkçe çevirilerini okuma fırsatı buldum. İnsan içerideyse çok okur, ki ben de öyle yaptım." Sen romanının ilk tohumlarının buralarda serpildiğini görüyoruz. Mehmed uzun anadilinde yazdığı romanın edebi yönden yetersiz olduğunu düşünüyor, Irak ve Suriye'yi dolaşarak roman dilini kendine özgü bir hâle getirip yazıyor Sen'i. Böyle emek vererek çıkıyor ortaya iyi eserler. Romanın her sayfasında üzülmemek, durgunlaşmamak elde değil. Hemen hemen her sayfada işkenceden, zulümden, geri bırakılmışlıktan bir iz vardır. Kitap, bunların farkında olarak okunmalıdır. Okuyucuya uymayan görüşler de bulunabilir. Ama okuyucu böyle bir kitaba ulaşmışsa eğer, dogmalarını, kalıplarını da bir yere bırakabilir. Bırakmaz ise o kitaba hiç ulaşamaz zaten. Düşünceleri yüzünden gelen yüzlerce zorluğun arasından birikmiş cümleler adeta 20. Yüzyılın son çeyreğinin panoramasıdır. Sen romanı, romandan ziyade bir otobiyografi, bir şiir, bir var olma çabasıdır. Kendi hayatıma dönüp baktığım zaman, çevremde hâlâ düşünceye, insana, insanın zihnine, yüreğine kilit vurmak isteyen insanlar var. Önyargılarla dolup taşanlar var. Gönül isterdi farklılıklarımızla var olalım, gönül daha çok şey isterdi... Buna rağmen insanlara olan umudu kaybetmemeye çalışmaktayım. Mehmed Uzun da bunu şöyle ifade ediyor: "Çaresizlere sığınak olan ve onlara cankurtaranlık yapan şey, onların umutlarıydı. Siz de böylesi bir umudu besliyordunuz." (sayfa84) Evet umut... Ben de insanlara, iyiliğe ve güzelliğe karşı böyle bir umudu beslemekteyim. Ama insanı, iyiliği ve güzelliği istemeyen insanlar yok mudur? Elbette vardır. Ben onlara karşı da umut beslemekteyim. Korktuğum şey ise umudun tükenmesidir. Mehmed Uzun, soyadı gibi uzun bir sürgün hayatı geçirmiş, suçlamalara, mahkemelere maruz kalmıştır. Bölücülük suçundan dolayı yargılandığında ise şöyle bir ifade verir: "Benim görevim bölücülük yapmak değil, birleştirici olmaktır. Bölücülüğü sadece bir aptallık olarak değil; aynı zamanda tehlikeli bir düşünce olarak da görüyorum." Mehmed Uzun, hem Kürtçe, hem Türkçe, hem de İsveççe yazmış ve evrensel bir yazarlığa bürünmüştür. Son olarak diyeceğim şu ki; arkadaşlarım, her şey bir kenara, ebediyat, acıyı da anlatısın ve biz de durup dinleyelim. Kalıpların, sınırların, ideolojilerin dışında... "Geçen ömür geri gelmiyordu, giden rızık yerine gelmiyordu. Gidiş... gidiş yolunda mıydın? Gidiş, gidişti, ama bu ağrı, bu güçlük, bu sıkıntı neydi böyle! Sonbaharda ağaçlardan dökülen yapraklar gibi hafifçe gidilmeliydi. Ah çekmeden, inlemeden, bağırmadan, yas tutmadan... Rüzgar gibi, meltem gibi, su ve ışık gibi ağır ağır, sessizce akmalı ve gitmeliydi." İyi okumalar.
Sen
SenMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20114,133 okunma
·
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.