Deneme türünde yazılmış bu eser çoğunlukla otobiyografik metinlerden oluşuyor.Lübnan’da 1910lu-20li yıllarda Dünya’da kıyamet kopmadan hemen önce dedelerinin ninelerinin Arap Maruni’ler ( katolik süryani topluluğu) olarak Lübnan’da - Mısır’da nasıl yaşadığını okuyorsunuz.
Adana’dan tehcirle gelen ninesinin katliamdan kurtulduğunu ima etmesi bir Türk olarak, Maalouf okumayı seven bir Türk olarak beni çok üzdü. 1950lerde doğmuş Maalouf’un o günlere dair objektif okumalar yapmadığını düşündüm.
.
Roma’da Villa Borghese parkında heykeli bulunan Mısırlı şairin nezdinde, 1920li dönemi tam bir sanat dönemi olarak işlemiş. Mısır ve Lübnan’da herkes işinde gücünde. Sanatseverler bile..
.
Ülkesinden, vatanı Mısır’dan Lübnan’a kaçan ailesinin durumu için Müslümanları değil; onları bu karara kışkırtan sömürgeci İngiltere’yi işaret ediyor.
.
Doğu Akdeniz’deki Osmanlı yönetimini acımasız, keyfi, aşağılayıcı olarak betimliyor. 1. Dünya savaşı sonrası Fransa’nın Lübnanın kaderini belirlemesi onları bu cendereden kurtarıp himaye etmesi için gönülden çalıştıklarını da..
.
Sürekli savaşa teşvik edilerek oyalanan “üşengeç” Arapların durumunu Güney-Kuzey Kore metniyle öyle güzel açıklamış ki hayran kaldım. Savaşlar olur, ölünür, ama toplumlar yeniden doğuşu da yazmalıdır. Bunu Avrupalılar, Japonya, Amerika, Rusya.. başarırken bizde ne eksikti acaba ? diye sorup cevaplaması okullarda tarih derslerinde okutulmalı bence.
1967de İsrail’in tek başına meydan okuduğu Araplar/ Mısır-Suriye-Ürdün / bir daha belini doğrultamadı. Büyük yıkıldıkları için değil, umutlarını da gömdükleri için..
.
Mossad ajanlarının Filistin planları için neler başardıklarını, Maalouf’un gazetecilik yıllarında şahit olduğu tuhaf olayları birinci ağızdan öğrenmek ürperticiydi.
.
Son 40-50 ylında Ort Doğu diye de özetleyebiliriz.
.
Yam bir Doğu Akdeniz aşığı.. Tam bir Lübnan aşığı. Vatanını anlattığı satırlarda ağladığına eminim. Mısır’a Lübnan’a dair derin özlemleri var. Fetih sonrası İstanbul’u gibiymiş adeta Lübnan o doğduğunda. Hoşgörü, çeşitlilik, sanat, din, çok kültürlülük, edebiyat..
Kalbi orada kalmış, şimdilerde Fransa’ya sığınmasının sonu görünmeyen yazarımızın..