Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

188 syf.
9/10 puan verdi
·
32 saatte okudu
Hangimiz kendimize düşman değiliz ki?
•Dostoyevski kalemi yine beni yanıltmadı. Kendilik değeri, öz benlik arayışı, varoluşçuluk gibi kavramların gündemden düşmediği bugünlerde, esere kapılmamak elde değil. Bahsettiğimiz kavramlar hakkında binlerce yazı ve makale vardır, birçoğumuz özellikle okuyup araştırmasak da bu kavramlarla sıkça karşılaşıyoruz. Dostoyevski ise, bu kavramlar bir yanda dursun “psikoloji” biliminin henüz temelleriyle var olmadığı, teorik açıdan kaynağın sınırlı olduğu yıllarda “Paranoid Şizofreni”yi anlatabilecek kadar güçlü psikolojik tahlil romanı ortaya koyuyor. Freud’un üzerine makaleler yazdığı, kendisi üzerindeki etkisini dile getirdiği bu eser, yayımlandığı yıllarda pek ilgi görmese de, ilerleyen yıllarda merak uyandırıyor. •Kahramanımız bir devlet memuru, Dostoyevski’nin diğer romanlarında olduğu gibi... Diğer romanlarla ortak tek nokta bu değil, yine hayatının çeşitli alanlarında aciz kalan,hükümsüz, kendine ait bir yönü olmayan, sıradanlığın ağına düşmüş ve bu ağdan kurtulmaya çalışan bir karakter görüyoruz. Bay Golyadkin bu döngüyü kimlik arayışıyla kırmaya çalışıyor. Başvurduğu doktorundan aldığı tavsiyeyle sosyalleşme çabasına giriyor. Ancak yine de, kendi iç sesinden ve iç hesaplaşmalarından sıyrılmak pek kolay olmuyor. Kendini arayışı “kendisinden bir tane daha” oluşturmasıyla sonuçlanıyor. •Asıl düğüm yeni karakterin oluşumuyla çözülmeye başlıyor, ideal olarak ortaya koyduğu karakter; hayatını, arkadaşlıklarını, işini, kendisine dair tüm kazançlarını elinden birer birer alıyor. Golyadkin bu karakteri uzun, çok uzun bir süre ikizi ya da çok benzediği bir başkası zannediyor. Bu karakterin kendisiyle yarıştığını, kendisinin düşmanı olduğunu herkese kanıtlamaya çalışıyor. Bu çabasının ardında ise, kendi aczini fark etmeye başlıyor. Karakter hakkında günden güne şüpheleri artarken, kendine olan saygısı ve inancı gitgide azalıyor. Doktoruyla geçen son diyaloğunda hastalığını tamamen anlıyoruz. • Golyadkin bana göre, kendi idealini, olmak istediği kimliği “Öteki Golyadkin” karakterine yansıttı . ROGERS’ın ortaya attığı “İDEAL BEN- GERÇEK BEN” kavramlarına müthiş bir örnek karakter ikilemesi sundu. iki Golyadkin karakteri üzerinden bu çatışmayı okumak, yorumlamak, içselleştirmek ve kendimizi sorgulamak da bize düştü. :) •Her Dostoyevski yolculuğu müthiş bir keyifle sonlanıyor benim için. Karakter betimlemelerine kendimi kaptırıyorum, duygularını paylaşıyorum, yaşadıklarını içselleştiriyorum ve kendimde benzer yankıları bulmaya çalışıyorum. Varoluşçu felsefeye merak sarıp okumalar yaptığım bir dönemde bu esere şans vermiş olmam bende uyanan etkiyi ikiye katladı. Umarım hepimiz kendi ikilemlerimizde kaybolmadığımız, kendimize düşman olmadığımız, ama bayağılık sınırını aşabilecek kadar da cüretkar olduğumuz bir kimlik arayışına yelken açabiliriz. Bu içsel yolculuğa ölmeden önce hepimizin ihtiyacı var.
Öteki
ÖtekiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201922,3bin okunma
·
180 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Oğuzhan Koçyiğit okurunun profil resmi
Yanlış hatırlamıyorsam Budala eserinde "Bir deli, deli olduğunu anlayabilir miydi?" şeklinde bir cümle vardı. Golyadkin, düşündükçe, derinlere gittikçe bir ara duruyor ve kendisinin delirdiğini, bir sorun olduğunu anlıyor gibiydi. Bana böyle gelmişti yani. İncelemeniz, bana romanı yeniden hatırlattı, cümleleriniz çok güzel. 🌟
𝓜𝓮𝓻𝓿𝓮 𝓝𝓾𝓻 K ❀ okurunun profil resmi
İki eser arasında da bir geçiş oluşturmuş o zaman yazarımız, çok güzel bağ kurdunuz. Teşekkür ediyorum 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.