Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eski bir masal vardır: Bir gün uyuyan bir adamın ağzından içeriye bir yılan girer ve midesine yerleşir. Adam uyandığında büyük bir korkuyla anlar Kİ, o zamana kadar özgürce sürdürdüğü yaşam sona ermiştir. Artık varlığı, tamamen yılanın keyfine bağımlı olmuştur. Yılan ise kötü ve baskıcı bir varlıktır. Adam korkunç eziyetlere uğramamak İçin, yılanın bütün buyruklarını hemen yerine getirmek zorundadır. O insan artık kendisi değildir, tek başına hareket edebilme yeteneğini kaybetmiştir. Onun Özgür irade bildiriminin yerini despotça buyruklar yağdıran efendisinin kötü niyetleri almıştır. Adam İçin yaşam, her yönüyle mutlak bir uşaklığa dönüşmüştür. Öyle ki, bundan daha kötüsü düşünülemez. Aradan zaman geçer. Ancak kahramanımızın trajik varoluşu üstüne çökmüş bulunan kâbusla, dakikalar saat, günler yıl olmuştur. Ama, güzel bir sabah adam uyandığında, birden yılanın gitmiş olduğunu farkeder. Adam, özgürlüğüne yeniden kavuşmuştur. Şimdi, eskisi gibi, istediğini yapabilmektedir. Önce, benliğini büyük bir sevinç sarar; bu, yeniden kazanılan özgürlüğün verdiği sevinçtir. Oysa, hemen sonra anlar ki, ne yapması gerektiğini artık bilmemektedir. Yılanın kesin egemenliği altında geçen uzun zaman içinde, iradesini onun iradesine, isteklerini onun isteklerine ve gücünü onun gücüne bağımlı kılmaya alışmıştır. İsteme, çaba gösterme, tek başına hareket edebilme yeteneklerini kaybetmiştir artık. Kölelik koşullarında kazanılan yeni "nitelik", yılanla birlikte çekip gitmiştir. Adamın içinde bir yer boşalmıştır. Özgürlüğün yerini boşluk almıştır... Besbelli ki, kahramanımız, gerçekten özgür ol mak için, yaşamına eski, insancıl içeriği tekrar vermek zorundaydı. Bu insancıl içeriği güçlü bir biçimde başlatma yolunda, karşı koyulmaz istek sahibi olmalıydı. İstemlerini, insan olma durumuyla bir uyuma sokmaya başladığında, insanın istediği gibi istemeyi yeniden öğrenmeliydi. Bu insan olma durumunun ortaya konması, kendisi için bir zorunluluk, ivedi bir gereksinim düzeyine çıkmalıydı. Yoksa, özgürlüğü potansiyel bir özgürlük olarak kalmaya mahkûmdu; bu durumda ise sözkonusu olan, reel ve somut bir özgürlük değil, tersine soyut bir özgürlüktü. Bu akıllıca düşünülmüş benzetme, bizim gelenek- sel özgürlük anlayışımızın çelişkili durumunu açıkça gözler önüne sermektedir. Ancak, burada tasarlanan, dış sınırlamaların olmadığı bir durumdur; öncelikle düşünülen, "nereden özgürlük”tür. Yalnız, masal örneğimiz, dış sınırlamalardan (bu, midede "yerleşmiş" de olsa) kurtulmanın asla büyük bir özgürlük kazanımı olarak anlaşılmaması gerektiği görüşünü getirmektedir.
Sayfa 14 - Bilim ve Sosyalizm YayınlarıKitabı okudu
·
2 artı 1'leme
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.