Gönderi

160 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 13 days
Narsisistik İlişkide Narsistin Zihni
Kierkegaard kişinin kendini gerçekleştirmesi için üç farklı yaşam biçiminden geçmesi gerekir, diyor. Bunların ise estetik, ahlaksal ve dinsel olduğunu söyler. Oysa benim okuduğum birkaç kitabına göre söylemleri ahlaksal ve dinsel olsa da eylemsel kurgu ve düşünceleri, genelde estetik alanın dışına taşamıyor. Umutsuzluğu, melankoliyi, yalnızlık ve çaresizlik alanlarını çok iyi tanımlayıp seninle empati yapabilen karakterine karşın, sevgisizliğin ve kötünün büyüttüğü çocuk, Kierkegaard, bu hayatta en büyük zevkin, üstünlüğün, sevilmek olduğuna inanıyor. Bu yüzden sevmekten çok sevilmek üzerine eğrilmiş. Bir estet olarak övünse de bu yeteneğini küçük, saf ve masum kızların ilgisini, sevgisini, geleceğini ve düşlerini çalmak ve kullanmak için kullanıyor. Çok çok etkilendiğim bir filozof ve şair o bana göre. Karşınızda olmasa bile sizi de içine çekiyor. İstemsiz inanıyor ve güveniyorsunuz ona. Bunu da en nihayetinde anlıyorsunuz. Oldukça ileri seviye büyüklenmeci bir narsist ve manipülatif biri. Sonra içinde saklı tuttuğu ama benim bunu bariz gördüğüm bir sosyopat pedofili kimliğiyle iğreniyorum da ondan. Bu cümlelerim bile ne çok şey anlatıyor, farkında mısınız? -Narsist bir sevgili. İçinde sadece fiziksel şiddet yok; çünkü estetiğe ve nezakete olan kutsal inancı, onu tutuyor. "Ben her zaman genç kızlar arasında avlanırım... Genç kadınlar arasında avlanmam. Bir kadının doğallığı azdır, daha çok cilve yapar... Bir kadınla ilişkiler ne iyi ne de ilginçtir; iğneleyicidir ve iğneleyici olan her zaman en uçta bulunan değerdir." "İdeal bir genç kız tasarlamak zorunda olsaydım dünyada tek başına yaşayan dolayısıyla kendine teslim olmuş, kendine bağlanmış ve özellikle dostu olmayan bir genç kız düşünürdüm." Bu sözlerine ne demeli? Tanrı'yı kabul ediyor ve ona inanıyor fakat ona olan kıskançlığından yarışıyor: kontrol sahibi olmak, sahiplenmek, tek sahibi ben olmak. Genç kızlara sahip olanlardan farkım var benim, diyor bir cümlesinde de. Onlar sadece maddi erotizm -bedensel- isterken ben manevi erotizm -ruh, kimlik, tüm varlık dinyaları (düş ve beden)- peşindeyim, diyor. Nişanlılığa, evliliğe, yuvaya, aileye inanmıyor ve istemiyor açıkça. Komik de buluyor, alay ediyor. Yine de nişanlılık içine giriyor, daha iyi anlamak, gözlemlemek için. Daha çok güven vermek ve kontrol edebilmek için. Bir zaman ilgi bombardımanı yaparken ardından tüm umursamazlığıyla savuruyor Cordelia'yı. Şaşkına çeviriyor genç kız/lar/ı. Sonra o şaşkınlık içinde tekrar başlarını döndürüp tam düşmek üzereyken tutuyor onları bir kahraman gibi. Hem bir canavar hem de kahramanın ta kendisi oluyor ama kimse bunu anlamıyor. Anlayanlar sadece o narsist sevgilinin elinden kurtulmuş kurban olanlardır. Ya da o narsist sevgilinin kullanıp attıklarıdır. Bu "kurban" durumunu ise sadece mağdur olan ve mağdur seyircileri kullanır; narsist sevgili buna sadece "alışveriş" der. Çünkü o, genç kızların kendi iradeleriyle kendisine ait olmasını ister. Bu onu suçlu olmaktan kurtaran tek şeydir. Genç kızların özgürlüklerine dokunmaz, onların özgürlüğünden kendilerinin vazgeçmesini sağlayarak zafer ve zevk kazanır. Onlara sahip olduğu an ise av partisi bitmiştir. Sıradaki av, önceki avlandığı süreçte gözüne düşen diğer avların peşine düşmektir. Her av sonunda bir sonraki av bellidir ve hiç boşta kalmaz, kalamaz. Bu onun sonu olurdu; tanrısallığının.
Baştan Çıkarıcının Günlüğü
Baştan Çıkarıcının GünlüğüSoren Kierkegaard · Say Yayınları · 20162,022 okunma
41 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.