Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gene bir gün yakaladığım eşkiyalarla, şehrin çarşısından geçerken, orta yaşlı bir adam yanıma yaklaştı ve .— Sen şu Sokolof ve çetesini yakalayan, Bulgarlara göz açtırmayan adam değil misin?... — Evet...Dikkatle, hatta alay edercesine suratıma bakıp : — Sen bunları yakalamak için hayatını tehlikeye attığmı biliyorsun tabiî? Şaşırmıştım. — Herhalde. Fakat bunlar seni niye alâkadar ediyor? Bir kahkaha atıp — Hüseyin Kaptan dinle. Yalnız kızma... Sen bir aptalsın. Seni bunca tehlikelere sürükleyen ve yakaladığın o eşkiyalar, el altından serbest bırakılıyor. Koçef ve diğerleri yüzer altınla kurtuldular. Eğer bana inanmıyorsan, nasılsa bu adamla­rı hapishaneye götürüyorsun, bir bak yakaladıklarından kaç tanesi içerde!... Şaşkınlığım çabuk geçmişti. O hızla soluğu hapishanede aldım. Birkaç tane çömez eşkiyadan başka kimse kalmamıştı. Hiddetimden valinin yanına bir ok gibi girdim. Ve... Kovuldum. Silâhımı kaptığım gibi Edirne’den çıktım. Artık benim için Edirne yoktu. Para yedirerek hapisten kurtulan Koçef ve diğer­lerini birer birer arayıp buldum ve öldürdüm. Bu sefer de asi olmuştum. Hükümet beni azılı bir asi olarak ilân etmiş, arka­ma müfrezeler takmıştı. Ben bu müfrezelerle mümkün olduğu kadar karşılaşmamıya çalışıyordum. Buraları benim kadar bilmedikleri için takip de edemiyorlardı. Osmanlılarla aram çok açılmıştı. Ben artık Hüseyin değildim. İnceoğlu Stoyan’dım. Aylarca ormanlarda ve dağlarda tek başıma dolaştım. Kor­kunç derecede vahşî insan olmuştum. Zamanımın çoğunu dedemin yaptırdığı küçük manastırda geçiriyor, onun hatıralarını okuyordum. Okudukça vahşileşiyor, okudukça hırçınlaşıyordum. Tam dört ay sınırdaki Bulgar köylerinin kâbusu olmuş­tum. Tek başıma köyleri basıyordum. Civardaki Bulgar eşkiyalar, ortadan yok olmuşlardı. Yakaladığım bütün Bulgar çe­telerini imha ediyordum.
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.