Pera Palas'ta Gece Yarısı bir roman değil, 20. yüzyılın ilk yarısında İstanbul’un sosyal tarihidir. Akıcı dili sayesinde roman tadında ilerliyor ve Türkçeye çevirisini de beğendim. Yabancı bir yazarın gözünden imparatorluktan cumhuriyete geçişte yaşanan olayları, Pera Palas Otelini merkeze koyarak bölüm bölüm bilgi vererek anlatıyor. Belgesel niteliğinde bir kitap. Genelde bizde iki dünya savaşı arasındaki Türkiye tarihi haliyle Atatürk üzerinden anlatılır ya. Bu kitap işte öyle değil. Yazar bu dönemi bir otel’in gözünden ve onun çevresinden anlatmaya çalışmış. O konuda ilginç buldum. Ancak her ne kadar yazarın bazı fikirlerini objektif bulduysam, bazılarına da katılmadım. Kitabın oldukça zengin kaynakça bölümü beni etkilese de, kullandığı bazı kaynaklar biraz taraflı ve Türklere karşı olmuş. Mesela Ermeni meselesini soykırım olarak nitelendiriyor; “İstanbul’da insan avı sürüyordu. Şehirde kurulan darağaçlarda Ermeniler gibi başkaları da isyan suçuyla asılıyor. Savaş süresince Ermenilere karşı yürütülen şiddet ve tehcir politikaları, Anadolu’daki Ermeni varlığının hemen hemen bütünüyle ortadan kalkmasına, altı yüz bin ila bir milyon Osmanlı Hıristiyanının ölümüne neden oldu. Soykırım saldırılarının Osmanlıların muharebe alanlarında yeni zaferler kazanmasını sağlayacağı umuluyordu, oysa izleyen üç yıl boyunca askeri kayıplar Osmanlı mevzilerinin gerilemesine yol açtı.” (Alıntı). Bir başka sayfada ise, parantez içinde yazdığı da gözümden kaçmadı: “Birleşik Britanya-Fransız-İtalyan ve Yunan filolarının ağır ağır, ihtişam içinde Boğaza girmeleri, böylece Türk zulmünü (umarım sonsuza kadar!) kırmaları Hıristiyan nüfus arasında sevinçli bir heyecan yarattı.” (Alıntı). Bir de, Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’na girmemek için her şeyi ince eleyip sık dokurken, yazarın ‘Türkiye şunu bunu yapmadı, Yahudilere yeteri kadar yardım etmedi,’ demesini de doğru bulmadım. Kitabı olumsuz kılan noktalardan.. Çok renkli ve sesli bir İstanbul’a zamanda yolculuk yapıyorsunuz, kitabı okurken geziyorsunuz aynı zamanda. Kısa bir İstanbul geçmişi ile başlıyor kitap. Çeşitli yangınlardan etkilenmiş bir şehir. Otelin inşaatı ile devam ediyor. Sonrasında Rus Devrimi, işgal günleri, ülkeye gelen yabancı mültecilerin akımı, Türk-Yunan mübadelesi, Cumhuriyet sonrası devrimler ve modernleşme çalışmaları, 2. Dünya Savaşı ve sonrasındaki Yahudi mülteciler şeklinde liste uzuyor.. Kitabı okuduktan sonra Netflix’te 8 bölümlük dizisini de izledim. Dizi, aynı ismi taşıyan bu kitaptan uyarlanmış, güya. Ancak kitapta dizideki gibi fantastik bir hikâye yoktu. Kurgulanmış fantastik olağandışı bir hikâyesi vardı dizinin, kitapla pek alâka göremedim. Mustafa Kemal Atatürk haricinde dizideki hiçbir karakter kitapta yer almıyor. Hatta dizide gururla izlediğimiz Atatürk’ün İngiliz subaylarını masasına davet ettiği sahne bile, sonradan uydurulmuş olabilir, diye bahsediliyor kitapta (anlatılanlara göre: Britanyalı subaylar, Mustafa Kemal’i masalarına davet ederler. Ancak o reddeder; ev sahibi misafirin yanına gitmez, onlar masama buyursunlar, der). Ama sırf Pera Palas Otel’ini bir dizide görmek için izlenebilir. Atatürk’ün kalmış olduğu 101 no’lu otel odası ve özel eşyaları da burada sergileniyor. Hatta otelin girişinde Türkiye'nin ilk, Avrupa'nın ise ikinci elektrikli asansörünü de tüm ihtişamıyla dizide görebilirsiniz.. Beni eski zamanlara götüren kitapları ayrı bir seviyorum. Dönemi tanımak açısından iyi hazırlanmış bir eser. Okumanızı tavsiye ederim. Fantastik tarz filmleri ve zamanda yolculuk yapmayı severseniz, dizisini de izleyin derim.

Pera Palas'ta Gece YarısıCharles King · Alfa Yayınları · 2019143 okunma

·

2 plus 1

·

1,544 views

L. G.

@LG58 ·

19 February 15:48

İnceleme gayet güzel olmuş. Ama kitap beni sarmadı sanki. Tarih okumayı çok severim. Ama taraflı olması, olayları farklı yansıtması beni biraz düşündürdü. Kaleminize sağlık hocam.