Uzun zamandır beni duygudan duyguya sürükleyen bir kitap okumamıştım. Bu kitabın şahsen herkese hitap edeceğini düşünmüyorum ama okuyanların etkileneceklerine eminim. Kitap sizi sinir ederek başlıyor. Liseli bir grup zorbanın ve zengin, umursamaz bir gencin yaptıkları şeylerin yanlarına kar kalmasına ve düşük dünyalarında kral gibi yaşamalarına sinir oluyorsunuz. Bir noktada belalarını bulacaklarını da bekliyorsunuz haliyle. Ama böylesi bir şeyi tahmin etmiyordum Sayers, zengin ve yetenekli bir çocuktur. Arkadaş çevresiyle birlikte diğerlerine karşı dozunu artıran sözde “şakalaşmaları” ve umursamaz tavırları vardır. Birgün ıssız bir yolda telefonu yokken arabası bozulur. Sayers kendini ufacık bir odada yatağa bağlı halde bulur ve tüm hayatı değişir. Sayers’e üzüleceğim aklıma gelmezdi ama dediğim gibi kitap beni duygudan duyguya sürükledi. Büyük bir dönüşüm yaşadığı için olayların hızla geçilmemesi, Sayers’in yaşadığı zorluklar, hissettiği yalnızlık ve kafa karışıklığının detaylı verilmesi güzeldi. Kitap çok akıcıydı. Başları olayların ne zaman başlayacağı ve bu minik zorbaların başlarına neler geleceğini düşünerek hızla aktı. Sonrasında neler olacağı merakıyla kitabı hızla bitirdim. Kitapta detaylı bahsedilmiş şeylerin yanısıra yüzeysel kalmış kısımlar da vardı. Sayers-Luke karşılaşmasını okumayı isterdim. Böylesi bir travmadan sonra Sayers’in terapiye zorla da olsa gönderilmemesi hem kendi hem de çevresi için büyük bir tehditti. Annesi de kolay şeyler yaşamadı ama Sayers’in bağımsızlığı bana biraz ütopik geldi Kitabı sevdim mi bilmiyorum. Sevip sevmemek ile sınıflandırabileceğim bir kitap değildi. Manipülatif ve deli bir karakterin baskı, yalnızlık ve psikolojik şiddetle başkasının beyninde ne gibi hasarlara yol açabileceğini okumak insanı dehşete sürüklüyordu. Herkese hitap eder mi bilmiyorum

Karanlık Oda KurallarıRobin Roe · Artemis Milenyum · 202389 okunma

·

83 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Whocanread