Gönderi

207 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Ahmet Arif Leyla Erbil e aşk mektupları ve farklı açıdan Araştırma inceleme
Bir sevda mektuplarını içeren kitapta aşk cümlelerini, mısralarını görebiliyoruz... Kadının gözüyle hiç bakma imkanımız olmadı. Aşağıda kitapta farklı bakış açısı alıntılarla Ahmet Arif i aşk konusunda derlemeler ile farklı açıdan bakacaksınız. Kitapta sadece Ahmed Arif’in mektuplarını okumakla birlikte, hiçbir zaman Leylâ Erbil’in yanıtlarını okuyamıyoruz (Ahmed Arif’e atılan mektuplara ulaşılamadığı için.) Hal böyle olunca da, toplumda yer edinen erkeğin hüküm sürdüğü aşk “mağdur” olarak kendini sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmiştir. Leylâ Erbil, Türk edebiyatında yer alan önemli kadın yazarlardan biri olmasına rağmen malesef adı Ahmed Arif’in sevdiği kadın olarak akıllara yerleşmiş, ne yazık ki bir erkeğin sevdası, kendi yazarlığının önüne geçmiştir. Tabii ki Ahmed Arif’in sevdası küçümsenmemekle birlikte; onun yaşadığı tek taraflı aşkta, Leylâ Erbil’e mektuplarındaki psikolojik şiddet örnekleri alıntılarla ve bazı söylemleri belirginleştirerek ele alınacaktır: “Küçüğüm, korkunç dâhim, sevgilim, senin istediğin gibi de olsam, kayıtsız şartsız kölen de olsam, daima asıl sen beni affedeceksin. Affetmeye çalış. Cihan insanları içinde en iyi, en güzel, en namuslu sensin. Buna inan. Ahmet Arif, böyle söyler… Doğrudur… Haktır… Lâyıktır…” (22 Mayıs 1954 – s.16) Alıntıda da gördüğümüz gibi, “kölelik” ile kendini aşağılamayla birlikte daima affedilmesi gereken kişi olduğunu dayattığını görüyoruz Ahmed Arif’in. Üstelik güzellik ve namuslu olma durumuna da bir erkeğin karar veremeyeceği, bu hakkı kendinde göremeyeceği gibi bunun doğru ve hak olduğunu Ahmed Arif yine kendisinde buluyor. “Hep, yaz diyorum ama hiç yazmıyorsun. Basarım kalayı ha! Bir kere bir iki tokadı hak ettin, görürsün bak saçlarını nasıl kökünden koparıcam. Seni gidi inatçı, seni! Kendine kıymakla, kendinden kaçmakla iyi halt mı ediyorsun, sanki.” (6 Haziran 1954 – s.21) Kitapta geçen en çarpıcı alıntılardan birisi kesinlikle bu alıntı. Şiddeti sevgi adı altında meşrulaştırmayla birlikte, Leylâ Erbil’in kendisine hiç yazmadığı için bunu hak olarak görmesi de farklı bir nokta. “Şaştığım ne bilir misin? Tonla zeki, budala, normal, sapık şu veya bu türlü erkekle, kadınla tanışıklığın, ahbaplığın oldu. Hepsinin densizliğini, zaaflarını hatta ihanetini affettin, onları ayıplamadın, hırpalamadın. (…) sana yukarıdakilerin yaptıklarının hiçbirini ne yaptım ne de yeltendim. Hâl böyleyken hâlâ sorgu suâl yağmurunla karışık çirkin sıfatlar ve benzetmelerle beni üzmeğe uğraşman niye?” (2 Ekim 1954 – s. 31-32) “Mektubunu hemen bekliyorum. Gözlerinden öperim. (Gözlerini öpemeyeceğim birine yazmak, mektup atmaktan tiksinirim. Bunu da böylece kabul edeceksin.)” (2 Ekim 1954 – s.35) “Ankara’ya gidince de ilk işin bana yazmak olmalı. Unutur, kaygılarına dalıp gidersen, korkunç bir şey yapmış olursun. Tasavvur edemeyeceğin kadar korkunç…” (20 Nisan 1955 - s.45)
Leylim Leylim
Leylim LeylimAhmed Arif · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201316.3k okunma
·
45 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.