Gönderi

216 syf.
·
Not rated
Rüyaların Yorumu
Rüyaların Yorumu ❁ ❈ ❁ ❈ Ruhsal boşluğun ızdırabı, hayatın her vaktinde sürekli devam eder. Ta ki ruhun varlığının anlamı olan Allah'ı tüm benliğinde yaşayana kadar. Ruhun varlığı bu dünyadan öte aleme yolculuğu ve sonsuzluğu muhakkaktır. Ruhun bu yolculuğunda konumu ve içinde bulunacağı durum, Allah’ı tanıma ve anlamını bularak, hissederek gelişim evresini tamamlamasıyla olur. Bu çaba ruhun tabiatında bulunan ve çağıran bir doğallık, ihtiyaç ve gerekliliktir. İnsan hissiyatında ki inanma ihtiyacı ile gerekliliği hâk ve doğru olan İslam’ladır. İslâm, maneviyat duyuş ve algılayışı tarihsel deneyim içinde sistemleşerek ilkeler bütünü, kültürel birikim ve hayat tarzını ortaya koydu. İrfân, hikmet ve tasavvuf yoğun bir ilgi ve birikimle manevî anlam ve hayatı geliştirdi. Benlik varlığını keşfetme ve anlam yükleme çabasının Allah ile bağının güçlenmesi sistematik bir yönü olan tasavvufta birçok değerler vardır. Bu hedefle değerlerin bir tanesi ‘Ait Olma Psikolojisi’dir. Nakşibendi yolunun tasavvufî esasları ile Carl Jung ve Jungian psikoloji çalışmalarını harmanlayarak geliştiren İngiliz Nakşî müridi Llewellyn Vaughan-Lee, sûfîlerin rüya ve ait olma hakkında çalışmalar sürdürmekte. 1970 yılından beri Nakşibendiyye tarikatına mensup olup Avrupa ve Amerika’da geleneksel tasavvuf ile modern psikoloji esaslarını harmanlayarak çalışmalar yapmakta. Bu çalışmaların bir ürünü olarak Allah aşıkları, kalbin özlemi, ilâhî maskeler ve kadının ikili doğası ve kalbin yoksulluğu konularıyla “Çağrı ve Yankı” kitabı bulunmaktadır. Tasavvuf ehlinin akıl ile kalp arasında zikzakları, egonun benlik sınırlarında kendini bulması her biri sûfînin baş ettiği mücadelelerdir. Aklın sınır ve tartılarından kurtularak kalbin naif aşk hissini yaşaması, geniş ikliminde kendini bulmasıdır. Sûfîlerin akıl ile kalp dengesinin anlamlandırma tarihsel deneyiminde rüya işaretleri önem arz eder. Sûfîlerin manevî dünyalarını yönlendiren ve şekillendiren rüya işaretleri Vaughan-Lee, kitabın ilk bölümü olan ‘Allah Aşıkları’ başlığında sûfî yolunun özü olan ‘seven ile sevilen’nin sonsuz yakınlık yönüne gitmesinin sürecini anlatır. İlâhî sevgili, sûfînin kalbine özlemini yerleştirmesi, kalben hissediş, yalnızlığı ve acıyı yaşaması evrelerini yazar, ikinci bölüm olan ‘Kalbin Özlemi’ kısmında ele almakta. Manevî simyaya teslim olmayı gerektiren ‘teslim oluş’, ‘ego’nun ötesine taşıma sürecinin aklî değil kalbî sırlarının bir sürecidir. Manevî bilinçlilik evreni, bilinçaltıda oluşum ve adaptasyon sürecindeki evrimi, yoğun hislerin yaşandığı süreçtir. Bu yoğun süreçte rüyalar işaret levhası görevinin görür. Rüyaya niyetlenme, rüya çağırma görevini üstlenir. Nakşibendî sûfîleri, açık ovada ufukta beyaz bir bulut motifi, bu bulutun kişiye doğru yaklaşan, büyüyüp altın kırmızısı bir renk alan bulut “Tanrı’dan gelen bir mesaj”ı simgeler. Nakşibendî sûfîleri, altın kırmızısı, hayatın parlak kırmızı rengidir. Bu rüyaya müteakip bu yolun enerjisi rüyayı görenin hayatına girdi. Bu enerji onun duasının kabulüydü. Rüyada onun tam üstüne gelmiş ve “altın ışıklar saçılarak” üzerine yağmur gibi yağmıştı. Allah’ın lütfu bir yağmur gibi yağar ve bu onun dünyadan yüz çevirerek kendisini arayan kişilere bir hediyesidir. Sûfîlerin manevî anlam dünyalarında buna benzer sayısız rüyalar görülmüş, sayısız yorumlarla işaretler barındırmıştır. Rüyanın gerçek hayatta etkisi kişinin yorum ve anlam dengesinin ince çizgisinde durabilmesiyle ilişkilidir. Rüyanın lütuf ve amacına ulaşabilmesi de buradadır. Tasavvuf geleneğinde rüyanın yeri üzerinde duran Vaughan-Lee, kitap boyunca rüya hakkında pasajlar verir. Kişiliğimizin gizli kaldığı karanlıklar, bilinçaltımızın içeriğidir. Sorunlu, eksik daha birçok özellik karanlıktaki kişisel bilinç altıyı ifade eder. Aydınlığın gelmesi, gölgenin oluşmasına sebeptir. Gölge ile rüya ilişkisini anlatan Vaughan-Lee, kitabın “Gölgelerin Dönüşümü” başlığında gölge metaforunu tasavvur eder. Aydınlık ile karanlığın arasında kalan insanın karakter ve bilinçaltını gölge tasavvur eder. İnsanın doğallığındaki gölge, karanlıktan aydınlığa geçişi tasavvurlarını yazar, ruhun iç çekişleri olarak anlatır. Jung psikolojisi ile manevî değerler açısından gölgeler, ruhaniyet dünyasının ve kişiliğinin gelişim evresini vermesi cihetiyle pekâlâ mümkün. Tasavvuf hayatının şeyh ile mürid arasındaki ‘teslimiyet’ ilişkisi, bağlanma ve teslimiyet duygularının önündeki engel teşkil eden her şeyden kurtulup o yönden mücadele etmektir. Allah ile mürid arasındaki şeyhin görevi rehberlik edip oluşan manevî yolu korumaktır. Benliğin merkezini ve isteklerini manevî gelişimi tamamlanması için teslimiyet yolu farklılıklara, yorumlara, şartlara çok esnektir. İlâhî maskeler ile içimizdeki maskeler iki bölümü seyr u sülûk yolunun, müridin mürşide aidiyet ve teslimiyet önündeki ruhsal engellerin ve kadın motifinin yüklenen mânâ ve yorumları ele alınmakta. Kitabın bu iki bölümünde yoğun olarak tasavvuf manevî değerlerinde ‘kadının yeri ve yüklenen vasıfların özellik ile tarihi örnekleri’ vermektedir. Mürid ile şeyh arasındaki ilişkinin anlam ön bilgileri bu iki bölümde anlatıldıktan sonra asıl konu olan mürid ile seyhinin yoğun ve derin manevî ilişkisinin birçok yönünü kitabın son iki bölümü olan “Çağrı ve Yankı” ile “Kalbin Yoksulluğu” başlıklarında anlatır. Şeyh, bir gemici gibi müridini maddî dünyadan manevî dünyaya geçişte yardımcı olur. Manevî sahile ayak basan mürid, şeyhini bırakarak kendi ayakları üzerinde durarak sonsuz olan bu yolculukta devam etmelidir. Amaca ulaşmayı anlamlı kılan şeyh, bu şekilde hedefine ulaşmıştır. Manevî yoksulluk mertebesi olan fenâ makamı, kitabın son konusu olmasıyla örnek rüyalar verilerek tasavvuf öğretileri ile Jung psikolojisinin yorumlarıyla bilgiler vermekte. Nakşibendî tarikatının inançları ve davranış kuralları, bir ek olarak vererek kitap tamamlanmaktadır. Allah’ı bilmek ve anlamak çabasının bir hayat yolu sürmesi, manevî güven ve huzurun yegâne kanunudur. Kulluğun bilincini anlamak ve yaşamak hayatın zorluklarına karşı mücadele etmek yanında anlam dünyasını keşfetmektir. Dünya ile ahiretin bütünlüğü ve tamamlanma durumu, manevî hayatın ıstırabını yaşayarak ruhsal olgunluğa gelmekle devam eder. Tasavvuf maneviyatının Allah’a lâyık olma ve çileli bir nefis terbiyesi yakalamak bir yönüyle önemli bir meseledir. ‘Ait Olma Psikolojisi’nin Nakşibendi yolunun tasavvufî esasları ile Carl Jung ve Jungian psikoloji çalışmalarını harmanlayarak geliştiren Nakşî müridi Llewellyn Vaughan-Lee; Allah aşıkları, kalbin özlemi, ilâhî maskeler ve kadının ikili doğası ve kalbin yoksulluğu konularıyla “Çağrı ve Yankı” kitabı; sûfîlerin rüya ve ait olma hakkında çalışmaları çözümleyerek derlenmektedir. Kitabın Künyesi: Llewellyn Vaughan-Lee, Çağrı ve Yankı – Sûfîlerin Rüya Çalışmaları ve Ait Olma Psikolojisi, çev. Enise Ergün, İnsan Yayınları, Psikoloji Dizisi-11, 1. Baskı Aralık 2002, 216 sayfa. Yunus Özdemir
Çağrı ve Yankı
Çağrı ve YankıLlewellyn Vaughan-Lee · İnsan Yayınları · 20034 okunma
·
116 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.