Gönderi

III. Selim'in giriştiği köklü militer reform, devletin normal gelirleriyle finanslandırılamayacağı için başvurulan İrad-ı Cedit uygulamasının, eninde sonunda, halkın ekonomik durumuna bağı kaldığını görüyoruz. Oysa bu dönem, halkın ekonomice en düşkün olduğu bir zamana rastlıyordu. Tımar, zeamet, mukataa sahipleriyle evkaf mütevellileri, gelirlerini (ya sefahatlarından dolayı borçlu düştüklerinde ya da peşin para almak istediklerinde) yıllığına sarraflara dolgun faizle iltizama verirlerdi. Bu sarraflar da yeniden bir faiz ilavesiyle bunları profesyonel mültezimlere verirlerdi. Cevdet Paşa'nın anlatışı ile bunlar, “sen filan filan bedeli tahsil et, reâyâca bir şikâyet olursa filan filan benim adamımdır, tedip ettiririm; gelecek yıla sana daha fazla iltizam sağlarım” derlerdi. Bütün bunların birlikte sömürüsü altında kalan köylünün, sözde kendini savunma olanakları vardı. Fakat halk birlik olup başkente şikâyetnâme yollayınca başlarına daha büyük iş açarlardı. Çünkü şikâyeti inceleme göreviyle gönderilen “mübaşir”ler şikâyet edilenleri suçsuz bulurlar, şikâyetçileri suçlu çıkararak ceza keserlerdi. Bu mübaşirlere giderken birkaç kese akçe ile bir ferman verilirdi. Bunlar gelince görevliler, âyân ve kadıların yerine halkı koruma yetkisinde olan naipler huzurunda ferman okunur, mübaşir, bir mübaşirlik hizmeti parası daha verecek olan tarafı haklı çıkarırdı. Görevli ve naiplerle birlikte bir ilâm hazırlanır, şikâyet edenleri bin kez pişman ederlerdi. Hatta Cevdet Paşa'nın iddiasına göre, bazen uydurmadan şikâyet arzuhalleri tertip edilerek mübaşirler getirtilir, bunlan susturmak için mübaşirlere halktan rüşvet toplanırdı. Böylelikle, çiftini çubuğunu kaybeden köylü başka yerlere kaçmaya bakardı. Kaçanların vergi yükü de kaçamayanların omuzlarına yükletiliyordu. Bütün yerli ve yabancı tarihçiler bazı bölgelerde köylerin boşaldığını, bazılarının tamamıyla yok olduğunu bildirirler.
·
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.