Bir korsanlar filosuna katılarak istiridye yataklarına baskın
yapan London, saygıdeğer dünyanın üç ay boyunca alınteriyle
çalışma karşılığı kendisine vereceği paradan fazlasını bir
gecede kazanıyordu. Daha çocuk olmasına karşın, kısa sürede
körfezdeki en yaman istiridye korsanlarından biri olarak ün yaptı.
Kendisinden çok daha deneyimli ve yaşlı adamları bile yelkende geçen,
dövüşte yenen, hepsinden daha çok içki içebilen hızlı bir korsandı o artık.
Eşsiz denizciliğinin yanı sıra o görülmemiş gözüpekliği sayesinde
ganimetini herkesten önce limana getirip en yüksek fiyata
satmayı başarıyordu. Polis, teknesine baskın yaptığında onları hoşnut
etmesini bilir, en etli istiridyeleri önlerine sürerdi, şişelerle bira sunardı.
Ne var ki, korsan uğraşdaşlarıyla geçinmeyi başaramadı;
bu yasa tanımaz adamlar, onun başarısını kıskanıyor, Jack’i
yumruk dövüşlerine, kanlı kavgalara katılmak zorunda bırakıyorlardı.
Ama Jack London işini biliyordu: Kendisinden büyük bir korsan
–ona Razzle Dazzle’ı satan– teknesini yakıp yıkmaya geldiğinde,
saldırganı dolu bir tüfekle körfezde susta durdururken
ayağıyla da dümeni kullanmış böylece tekneyi kurtarmıştı.
Ancak daha sonraları, istiridye korsanlarının çoğunun katıldığı
bir sarhoş kavgasında Razzle Dazzle’ın önce ana yelkenini yakmışlar,
sonra da borda edip ateşe vermiş ve batırmışlardı.
Jack London üzüntüye kapılmamış, başka bir korsanın gemisine
–bu kitapta adı geçen rengeyiğine– katılarak istiridye baskınlarını sürdürmüştü.