Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

157 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Aleksandr Soljenitsin
Aleksandr Soljenitsin
İvan Denisoviç'in Bir Günü
İvan Denisoviç'in Bir Günü
İVAN DENİSOVİÇ’İN BİR GÜNÜ ADLI ROMANDA STALİN RUSYASI’NIN ZORLU ÇALIŞMA KAMPLARI Giriş Dünyanın belki de en büyük edebiyatlarından birisi ve çok büyük yazarlara sahip olan (Tolstoy, Dostoyevski, Gorki vb.) Rus edebiyatında, Alexandr Soljenitsin’in kaleme aldığı ve 1970 yılı Nobel Edebiyat Ödülü Kazanan İvan Denisoviç’in Bir Günü romanı son derece gerçekçi olup, SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) döneminde, özellikle Josef Stalin’in liderliği zamanında varlığı bilinen ve çok kötü çalışma şartlarına sahip olan çalışma kamplarını ve oradakilerin çektiği eziyeti anlatmaktadır. Sebeplerini sıralarsak; soğuk iklim şartları, kamptaki sıkı yönetim, işçilere haklarının verilmemesi, düzgün yemek verilmeyip aç bırakılmaları gibi sebepleri dile getirebiliriz. Romanı incelemeye geçmeden birazcık SSCB’den, Stalin’in iktidara gelişi ve zorunlu çalışma kamplarından bahsedelim. SSCB’nin Kurulması ve Stalin’in İktidara Gelmesi 1917 yılının Ekim ayında, Rus devrimci Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin) önderliğindeki Bolşevikler’in yönetimi ele almasıyla kurulan, önce Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin (RSFSC) kurulması ve daha sonra Rus İmparatorluğu’ndan bağımsız olup daha sonradan iktidarlarının sosyalist olduğu ülkelerin bir araya gelmesiyle 1922 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) oluşmuştur. Tarihler 1924 yılını gösterdiğinde kurucu V. Lenin ölmüş ve Lenin’in ölümü üzerine, uluslar halk komiseri olan J. Stalin ile Kızıl Ordu’nun kurucusu L. Trotsky arasında çok şiddetli bir liderlik mücadelesi cereyan etmiştir. Lenin, yaşadığı dönemlerde Stalin’in fikirlerinin tehlikeli olduğunu anlamıştır. Stalin ile Trotsky arasında geçen bu liderlik mücadelesinin kazananı Stalin olmuş ve Trotsky de sürgün yemiştir. Ve bütün Sovyet Rusya’da Stalin’in yönetimi başlamıştır. Çalışma Kampları Çalışma kamplarına geçecek olursak, bunlar yalnızca Sovyet Rusya’da bulunan bir şey değildir. “Bu bağlamda, 20. yüzyılda savaşlar, devrimler ve insan hakları ihlalleri ile insanlık dışı koşullara sahip olan ceza sistemi olan toplama ve zorunlu çalıştırma kampları düşünüldüğünde, sıklıkla ilk akla gelen Nazi Almanyası'ndaki Auschwitz kamplarıdır. Ancak toplama ve zorunlu çalıştırma kampları tarih boyunca pek çok ülkede görülmüştür ve Auschwitz sadece bunlardan biridir” (Kizir, 299). Özellikle İvan Denisoviç’in Bir Günü kitabındaki çalışma kampı Sibirya’da geçtiğinden, kamp yönetiminin zorluğu yanında bir de soğuk iklim şartları da işçilerin kamp yaşamını zorlaştırmaktadır. Bu sebepten dolayı işçiler arasında hastalıklar hatta ölümler gerçekleşebiliyordu. Ayrıca yazarımız Soljenitsin, bu kampları “takımadalara” benzetmiştir. Sebebi ise şu şekildedir: “Yazar, Soljenitsin'in “takımadalar” benzetmesini kullanarak, Solovets kampı örneği üzerinden Sovyet kamp sisteminin tarihsel gelişimini anlatmaktadır. Solovets kampı, zamanla bir takımada silsilesi şeklinde genişlemiş ve farklı amaçlar için kullanılan adaları içermiştir. Bu adalar arasında, kürklerinden yararlanmak için tilki yetiştirilen Bolshaya Muksalma adası, özel kamplar alanı olan Anzer adası ve kadınların cezalandırıldığı Zayatski Ostrov adası gibi çeşitli adalar bulunmaktadır.” (KİZİR, 302). Romanımızı incelemeye ve ana karakterimiz İvan Denisoviç’in bulunduğu çalışma kampına ve orada yaşananlar ile oranın zorluklarını anlatmaya geçelim. İşçilerin Verilmeyen Hakları Olayların geçtiği Sibirya’daki çalışma kampında işçilerin yedikleri yemek, yemek yememekten farksızdır. Bunun tek sorumlusu üst düzey yöneticiler değil, kampın aşçısı da az değildir: “Aşçı yağın iyisini kendisine ayırır, kötüsünü de hükümlülere bırakırdı.” (Soljenitsin, 67). İşçiler ne yediklerini anlamazlardı, ana karakterimiz Şuhov, ekmeğinin birazını yer geriye kalanını da saklardı. Bazıları da aç kaldıklarından olacak ki yemek çanaklarını yalamaktadırlar. Yemeklerinin kötü olmasının bir diğer sebebi ise, Sibirya’nın coğrafi konumudur. Sibirya, Rusya’nın kuzeyinde bulunan, hava sıcaklığının oldukça düşük olduğu bölgelerden birisidir. Hava soğukluğundan dolayı işçilerin yiyecekleri lapa yemeği donmuştur. Fakat bununla kalmayıp, hem soğuk hava koşullarından dolayı hem de kampın kendi kötü şartlarından dolayı işçiler de soğuktan donmaktadırlar. Hasta olanlara da kesinlikle hasta gibi bakılmaz. Adeta hayvan muamelesi görürler. Her gün sınırlı sayıda hastaya (günde sadece 2 kişi) istirahat verilmektedir. Fakat işçiler asla sesini çıkaramaz. Yalnızca çalışma kampları için geçerli olmayıp, genel olarak bütün Stalin Rusya’sında bir diktatörlük rejimi olduğundan, iktidara laf edilemezdi. Aynı durum bu çalışma kampları için de geçerlidir. Sesini çıkartmanın karşılığı muhtemelen hapisti. İnsanlarda adeta bir korku rejimi başlamıştı: “Hakkını arayamayacak kadar çekingen, zırıltı çıkaramayacak kadar korkan bir adam…” (Soljenitsin, 24). Stalin’e göre komünist rejime muhalif olanlar haindi. Hatta kitapta eski bir yüzbaşı şöyle demektedir: “Siz Sovyetler Birliği yurttaşı değil misiniz? Nasıl komünistliktir bu!” (Soljenitsin, 32). Stalinzm Bu korku rejimi yüzünden seslerini çıkartamayan insanlar, işçiler sus pus ola ola daha çok hakları yenilmekteydi. Verilen ekmeklerin bile gramajı düşürülmüştü. Adeta kendi halkına düşman bir rejim hüküm sürmekteydi. Kitabı okuduğumuzda bu baskıcı ve düşmanca iktidar, çalışma kamplarının yönetimlerine de etkisini göstermişti. Adeta işçilere düşman olan bir yönetim mevcuttur. Verilmeyen haklar bunlarla da sınırlı değildir. İşçilerin normalde çalışmamaları gereken pazar günü, kamp yönetimi bir şey bulup işçileri çalıştırmaktaydılar. Bu noktada ideolojik bir gözlem yapacak olursak, komünizmde/sosyalizmde, işçinin emeği çok önemlidir. Fakat bu yaşanan durumlara baktığımızda, Stalin Rusyası’nda ve yahut Stalinzm ideolojisinde bunu görememekteyiz. Stalin’den sonra iktidara gelecek olan Nikita Kruşçev, tüm bu olanların farkına varacak ve detalinizasyon hareketiyle Stalinizm düşüncesine karşıt bir iktidar kuracaktı. Sibirya’nın İklim Şartları Bir önceki başlık altında Sibirya’nın iklim koşulları sebebiyetiyle çanaklara konulan yemeklerinin ve işçilerinin kendilerinin de donmasını söyledik. Sibirya’nın Tomsk şehrinde ortalama hava sıcaklığı -21 civarındadır. “Çalışmaktan dönen hükümlüler işte bu akşam sayımı sırasında en çok üşümüş, rüzgâr yemiş ve aç durumda olurlardı.” (Soljenitsin, 122). Fakat Sibirya gibi soğuk bir iklimin sürdüğü yerde bulunan bu çalışma kampında işçiler ısınmakta da çokça güçlük çekmektedirler. Çünkü kömür eksiktir. “Kömür gelmediği için sobalar yanmaz, rüzgâr bütün sıcaklığı alır götürürdü.” (Soljenitsin, 48). Sonuç Romandan anlayabileceğimiz şey, Stalin dönemindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde bulunan zorunlu çalışma kamplarında işçilerin haklarının kesinlikle ama kesinlikle yenmiş olduğudur. Ağızda işçi, emekçi denilip de asla işçilerin karşılıklarını, hak ettiklerini alamamalarıdır. SOLJENİTSİN, Aleksandr, İvan Desinoviç'in Bir Günü, Can Yayınevi, 1987 KİZİR, Elanur KÖSE, "Sovyet Zorunlu Çalışma Kampı Üzerine Bir Araştırma: Gulag", Gazi Türkiyat, s.33, ss299-316, 2023
İvan Denisoviç'in Bir Günü
İvan Denisoviç'in Bir GünüAleksandr Soljenitsin · İletişim Yayınevi · 20211,118 okunma
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.