Gönderi

392 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Uzak ya da yakın gelecekte İngiltere’de geçen bir öykü.. Yapay zeka mı? İnsan mı? İnsanları sürücüsüz arabalarla yolculuk etmeye teşvik eden bir politika. Ve tabii ki hem bunu destekleyen hem de karşı çıkan gruplar var. Ama uygulama devam ediyor elbet. Herkesin normal bir sabaha uyandığını düşündüğü o gün, bir hacker tarafından kontrol edilen sekiz sürücüsüz arabanın, iki saat otuz dakikalık bir yolculuktan sonra çarpışacağı haberiyle sarsılıyor ülkenin tamamı. Tüm sosyal medya, internet ve haber kanallarını da kontrol edebilen hacker, duyurularını sadece olayın geçtiği İngiltere’ye değil tüm Dünya’ya hitaben yapıyor. Başında bir hükümet yetkilisinin bulunduğu, toplumun farklı kesimlerini, gruplarını temsil eden beş kişiden oluşan bir jüri. Aslında jüri belli aralıklarla sürücüsüz araçların karıştığı kazalarda kusurlu olanı tespit etmek için toplanıyor. Bu beş üyeden biri rastgele halktan seçilen biri oluyor ve bu üye belirli aralıklarla değişiyor. İşte bu hacker olayı sırasında halkı temsilen jüri üyesi olarak görev yapan kişi, normal yaşamında bir hemşire olan Libby. Hacker her bir araçtaki kişinin hikayesini jüriye anlatmasına izin veriyor. Çünkü, jürinin ve internet üzerinden halkın seçeceği oylarla bu arabalardaki kişilerden biri çarpışmadan sağ kurtulabilecek. Araçlardaki kişilerin hepsi birbirinden farklı özelliklere sahip. Ama, hacker sadece verdiği süre boyunca seslerini duyurmalarına izin veriyor ve son sözü hep kendisi söylüyor. Ve bu son söz hep kafa karıştırıcı ve şoke edici gerçekleri dile getirmek şeklinde oluyor. Dolayısıyla, her konuşma oldukça carpıcı bir şekilde sona eriyor. Ama, resmin bir kısmına bakarak manzaranın aslını, tamamını görebilir miyiz acaba? Burda şunu da belirtmek isterim ki hacker kurban seçimini öyle bir yapmış ki, her birinin öyküsü oldukça sıra dışı ve ilgi çekici. Bu konuşmalarda her iki taraf için de en önemli nokta ‘dürüstlük’ aslında. Bu kısmı okurken, yalan söylemek mi daha kötü? Hikayenin kendi işine gelen yarısını ya da tamamını bilmediğin bir öyküyü yarım olarak anlatmak mı? Sorularını düşündüm... Sonuç olarak, hem jüri hem de arabadaki ‘Yolcular’ için çook uzun bir iki buçuk saat var önlerinde anlayacağınız. Jüri, ölüm ve yaşamla ilgili bir karar vermek zorunda ve bu çok ağır bir yükümlülük bence. Tüm gözler jüride ve çıkacak kararda. Libby, hackerı en ateşli şekilde sorgulayan jüri üyesi ve Yolculardan biriyle de bağlantılı. Hacker sadece yolcularla uğraşmıyor bu arada. Olayın oluş biçimi ve sonrasında yaşananlar düşününce çok titizlikle planlanmış organize ve neredeyse kusursuz işleyen bir plan hackerın yaptığı. Ve asıl amacı jüriyle yaptığı görüşmelerde ortaya çıkıyor. Yaşanması olası bir gelecek senaryosu gibi yazılmış bir öykü bana göre. Algıların, sürü psikolojisinin, yanlış politikaların toplumu ve insan hayatını nasıl etkilediği ile ilgili çarpıcı noktalara parmak basıyor. Kitap, simdilerde başlangıcını yaşadığımız tercihlerimize yapay zeka programları ile yapılan müdahale, sosyal medya denen cilalı yalancı aynaya yansıyan insan manzaraları gibi hayatımızda yer alan konulara değindiği gerçekçi boyutuyla insanı düşündürüyor: “Nereye gidiyoruz? Yapay zekayı hayatımıza hangi sınıra kadar dahil etmeliyiz?” Şahsen ben bu yapay zekanın şu anda yaptıklarını düşündüğümde bir ürperiyorum ve Terminatör filmine uzanıyor zihnim istemsizce. Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama... Her yolcunun hikayesi tamamlandığında ve olaylar çözümlenirken sürpriz olaylar da bekliyor okuyucuyu. Bu sürprizler dahil, ilk sayfasından itibaren kurgusuyla ilgimi çeken ve akıcı dili, heyecanlı temposuyla zevkle okuduğum bu kitabı, 18 yaş üstü tüm okurlara tavsiye ediyor, umarım sizler de benim kadar seversiniz diyorum. Yazarın diğer kitaplarını da okuyacağım bu arada. Kitaplarla kalın. (alıntı) “Bazen kendimizi şaşırtırız, zorlanıncaya kadar ne kadar güçlü olduğumuzun farkına varmayız.”
Yolcular
YolcularJohn Marrs · İthaki Yayınları · 202326 okunma
·
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.