Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kalemin Bilgeliği
Evimin balkonu denize bakıyor; caddeye, dağlara, gün batımına. Evimin balkonunda sigaramı tüttürüyorum. Cebimde paket, yanında da bir kurşunkalem var. Sigara tüketilmekten oldukça memnun, kalem ise biraz keyifsiz… İşte beklediğim an geldi: Kızıllık! Gün batıyor! Deniz, güneşin parlak gölgesiyle oynaşıyor. Arkama yaslanıp, ayaklarımı da şöyle uzatıp, seyre dalıyorum manzarayı. Güneş öyle güzel batıyor ki… bu kızıl ve maviler insanı aşık edebilir, aklını da kaçırabilir insan, biraz görebiliyorsa. Mutlaka bir aksilik çıkmalı mı? Her şeyi unutmuşken, bir şey seni tokatlamalı mı yani? Tam manzaranın tadını çıkarırken, kalemim kafasını cebimden uzatıp kımıldanmaya başlıyor. O da günbatımını seyredecek galiba. Konuşmuyoruz kalemimle. O konuşmaz pek. Yanıldım galiba, konuşacak! Kırk yılda bir açtığın bayramlığını şimdi açmasan olmaz mıydı? İyice homurdanmaya başlıyor kalem. “Ne var?” diyorum ona, sert bir ses tonuyla. -Bir kağıt bul bana. -Bulamam şimdi sırası değil! -Tam sırası, bul işte! Bu sefer ben homurdanmaya başlıyorum. Söylene söylene cebimdeki sigara paketinin kağıdını açıyorum. “Al işte!” dercesine buluşturuyorum kalemimle. Kalem kağıdın üstünde kaymaya başlıyor. Günbatımını çiziyor, denizi, sol tarafa dağları, kayalıkları, caddeyi, insanları, batan güneşi… Daha sonra güneşin altına ve üstüne iki keskin çizgi çekip duruyor. Ona anlamsız anlamsız bakıyorum, “Ne yaptın?” diye soruyorum. -Hoşuna gitmedi mi? -Bilmem, anlamadım ki. -Senin konumunu çizdim sahip, senin bakışını. -A… A… Allah Allah! Ne varmış benim bakışımda? Susuyor kalem, konuşmuyor. Gün batmıyor… Zaman durmuyor ama gün batmıyor! “Kendime daha açık konuşan bir kalem bulmalıyım,” diye geçiriyorum içimden. Uzun saatler kalemimin çizdiği günbatımını düşünüyorum. Hiçbir yere kıpırdamayan, ne doğan ne de batan bir güneş… İyi bir şey mi bu? Değil, tabi ki değil! Bu, yeniden doğmak için batamayan güneşin benim durumumla ne alakası var? Neyi doğru yapmıyorum? Bu işin içinden çıkamayacağım. Bir şeyler yapıp bu kalemi konuşturmalıyım. Yoksa bütün ömrüm bu bilmeceyi çözmekle geçecek; daha da kötüsü evimin balkonundan izlediğim güneş hiç batmayacak. Bütün şehir bu mucizevî manzaraya alışacak! Kalemi çıkarıyorum cebimden. Bol bol da kâğıt buluyorum ve çıkıyorum evimin balkonuna. Oturup manzaranın karşısına, başlıyorum yazmaya: “Allah’ım bu nasıl bilmece ömür geçer mi geceye özlemle?” Ve kalemim başlıyor konuşmaya: “Yorma güneşi bu bilmeceyle Kalk ve karış insan arasına Onlarla bat ve doğ ömrünce.”
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.