Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Özgür olmanın dayanılmaz ağırlığı
Katalin Sokağı
Katalin Sokağı
bana bir sürü duyguyu aynı anda yaşatan bir roman. Savaşın gölgesinde aşklar, sürgünler,kayıplar. Fakat böyle bir detaya rastlayacağım hiç aklıma gelmezdi. Çok heyecan duydum ve hislerimi hemencecik yazıya dökmeliyim. “Bireyin özgürlüğü”, üzerine konuşmayı sevdiğim konulardan biridir. Özgürlük deyince kaba anlamıyla fiziksel olarak bir yere hapsedilmemeyi, hareketimizin kısıtlanmamasını anlarız. Fakat özgürlük aslında dört duvar arasına kapatılmamış olma durumundan çok daha fazlasıdır. Nitekim bir felsefe terimi olarak şöyle tanımlanır; “insanın, her türlü dış etkilerden bağımsız olarak kendi isteğine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumu”. Şahsen benim özgürlükten anladığım da asıl olarak budur. Öte yandan özgür olmak, kendi başına kararlar alabilme “cesaretini” ve aldığın kararlara sahip çıkabilme “gücünü” de gerektirir. Bu da özgürlük olgusunu taşıması ağır bir yük haline getirir. İşte ben buna “özgür olmanın dayanılmaz ağırlığı” diyorum. Ya da roman kahramanımız Bálint’in dediği gibi; kaderini tayin etme yükümlülüğünün zorluğu.
İnsanlığın Mahrem Tarihi
İnsanlığın Mahrem Tarihi
’ nde
Theodore Zeldin
Theodore Zeldin
tarih boyunca bir çok insanın gönüllü olarak köleliği tercih ettiğine değinir. “Özgürlükten bitkin düşmek” diye de bir tabir kullanır. Çünkü özgür olmak aynı zamanda kendine bir barınak bulmak ve her yeni gün kendine yiyecek temin etme sorumluluğunu taşımak demektir . Bunun yerine kaderini tayin etme hak ve yükümlülüğünü bir efendiye verip tüm sorumluluklardan muafiyet kazanmak ve karşılığında özgürce hareket etmeksizin hizmet etmek karlı bir alışveriştir. Modern çağ için bunun örneğinin işçilik ve memurluk olabileceğini de ekler Zeldin. Bu işin maddi yönü. Bir de düşünsel kölelik kısmı vardır meselenin.
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Karamazov Kardeşler
Karamazov Kardeşler
’ deki büyük engizisyoncu bölümünde tam da bunu ele alır. Engizisyoncu yeryüzüne dönen mesihe şunları söyler; “zavallı bir yaratık olan insanoğlunun baş derdi, kendilerine doğuştan bağışlanan özgürlükten sıyrılıp bunu bir an önce başkalarına devredebilmektir…İnsanların iyi ve kötüyü diledikleri gibi seçme hakkına pek değer vermediklerini; rahatı, hatta ölümü yeğlediklerini unuttun mu? …Fakat seçme özgürlüğü gibi ağır bir yük altında ezilenlerin, senin hayalini de, verdigin gerçeği de iteleyip, hatta seni bile inkar varacaklarını düşünmedin mi hiç?… Sen ise özgür, açık bir inanç peşindeydin.” Mesele şudur ki; kilise bireylere, her şeye koşulsuz şartsız itaat etmeleri karşılığında yaşamlarının sorumluluğunu üstlenme ve kendi kaderlerini tayin etme yükümlülüğünden kurtarmayı vaad eder. Onları düşünme özgürlüğü gibi bir yükten(!) kurtarmak sureti ile kendi maddi çıkarlarının maşası haline getirir. Bir diğer örnek ise insanların kendi kaderlerini tayin etme yükümlülüğünden kurtulma maksadı ile kitle hareketlerine dahil olmasıdır. Bunun en çarpıcı örneklerine
Eric Hoffer
Eric Hoffer
Kesin İnançlılar
Kesin İnançlılar
adlı eserinde rastlıyoruz. Kendi yaşamını inşa edebilme yetisinden yoksun, hayatı için özgürce kararlar alıp, kararlarını uygulama gücüne sahip olmayan bireylerin, düşünce tutsaklığı ve koşulsuz itaat karşılığında bir kitle hareketi içerisinde varlık kazanmaya çalışması durumu. Kölelik; sorgulamadan uzak, koşulsuz dini inanç; hiçbir şeyi başaramadığın kişisel hayatından çıkıp, kendinden daha büyük bir “şeyin” parçası olarak varlık kazanma arzusunun tezahürü olan kitle hareketlerine katılma arzusu bugüne kadar “özgürlüğün ağırlığı” temasına dair rastladığım en çarpıcı örneklerdi. Bugün Katalin Sokağı’nda bu konuya bir savaş esirinin penceresinden bakmış oldum. Esir düşmekle yaşamın yükünü taşıma sorumluluğundan muaf olmak, aptalca da olsa birilerinin senin yerine karar vererek kaderini tayin etme yükümlülüğünden seni kurtarması, birilerinin sana yiyecek vermesi, ne yapacağını göstermesi ve böylece senin ne yapacağını düşünmek zorunda kalmaman. Tüm bunlar insani zayıflıklarımızın birer yansıması aslında. En vurucu olanı da yeniden bir hayat kurma ve yaşamının sorumluluğunu yeniden sırtlanma sonucunu beraberinde getiren eve dönüşün ona esir düşmekten daha çok acı vermesi. Özgürlüğün yükü üzerine bunca zaman akıl yürütmesem, zannederim ki Bálint’in bu değerlendirmesini olağanüstü saçma bulurdum. Fakat tarihin akışına ve insan denen varlığın zaafiyetlerine baktığımız zaman Bálint’in bu yaklaşımının koca bir zincirin sıradan bir halkası olarak görmemiz pekala mümkün.
Magda Szabo
Magda Szabo
kahraman Balint bünyesinde çok ama çok güzel bir detaya hayat vermiş. Zihin dünyamı birazcık daha zeginleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Teşekkürler Szabo.
Ayşe Sayım

Ayşe Sayım

@Ascha
·
25 Şubat 18:20
Özgür olmanın dayanılmaz ağırlığı
Tutsaklık yılları anılarını paylaşabilmesi için de bir erkekle konuşması gerekecekti. Çünkü hiçbir kadın, bu tür tutsaklık ya da sefalet durumunun bile bir tür rahatlatıcı unsurlar içerdiğini kabul edemezdi. Bunun nedeni her türlü sorumluluktan bir anlamda muafiyet kazanmasıydı. Kaderini tayin edebilme yükümlülüğünün ortadan kalkmasıydı. Birileri belki acımasızca ya da biraz aptalca da olsa onun yerine karar veriyor; ona yiyecek temin ediyor; ne yapacağını, ne kadar çalışacağını saplıyordu. Hakkında karar verenlerin kötü niyet taşıdığı da belki söylenemezdi. Belki en doğru tanımlama, Bálint‘in erginliğe ulaştığı dönemde artık nefret ettiği karar verme hakkının ve de hür iradesinin elinden alınıp tekrar çocuk muamelesi göreceği konumlara itildiğiydi. Hapis dönemi sona erdidiğinde, aslında kendini, yakalanıp toplama kampına götürülürken olduğundan daha kötü hissediyordu. Şimdi memleketine geri dönmesi, tamamen altüst olan bir ülkede yeni koşulları öğrenmesi, kendine yeni bir hayat kurması gerekecekti. Ondan evlenmesi, çocuklarını yetiştirmesi beklenecekti.
·
73 görüntüleme
Ayşe Sayım okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. İnanın bu konuya dair okuduğum her yeni şey beni bir öncekinden daha çok şaşırtıyor, unutmamak için yazıya döküyorum
Sᴇʀʜᴀᴛ ✓ okurunun profil resmi
Ya ben demin neler okudum böyle. 😯 Bir olgu etrafına bu kadar fazla yazardan birçok örneklendirme yaparak hep aynı olgu etrafinda toparlamak. Harikulade tespitler olmuş. Emeğinize sağlık 💐
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.