Gece Yarısı Kütüphanesi, hayatlarımızdaki keşkelerin, pişmanlıkların ve tercihlerin dokusuna dokunan huzursuz edici bir roman.
Matt Haig'in bu özgün eseri içsel bir yolculuğa çıkarken aynı zamanda kader özgürlük ve neyin gerçekten önemli olduğuna dair kızılötesi derinlikte sorular soruyor.
Romanın baş karakteri Noranın hayatı içinden çıkılmaz bir çıkmaza sıkışmış gibi hissediyor. Her bir tercihinin onu daha da içinden çıkılmaz bir labirente sürüklediği hissiyle dolu. İşte bu zihinsel labirent yarı gerçeküstü bir kütüphaneye dönüşerek ona hayatının alternatif versiyonlarını deneyimleme fırsatı sunuyor. Kütüphanede her kitap farklı bir hayat farklı bir ''ben'' anlamına geliyor.
Bu kütüphane gerçekten de yazarın yarattığı dünyada fiziksel bir alanı aşıyor zira kitaplar aracılığıyla çıktığım yolculuklar varoluşsal düşüncelerin labirentlerinde dolanıyorum. İşte tam da bu noktada yazarın verdiği mesaj netleşiyor: Hayatın kaçınılmaz çatışmaları ve pişmanlıkları kaçınılmaz birer dönemeç olmaktan ziyade bizi biz yapan paha biçilmez öğretmenlerdir.
Gece Yarısı Kütüphanesi, kaderin sabitliğine karşı özgürlüğün esnekliğini dengeleyerek, okuru Noranın her bir hayatındaki acı, sevinç ve keşfedilmiş anlam arayışına ortak ediyor. Kitabın gidişatı muamma dolu atmosferi ikilemleri ve son çözümlemesiyle felsefi bir tohum ekme amacını taşıyor.
Her bir hayatın içinde barındırdığı farklı dersler ve aynı zamanda içsel bir huzur arayışı kitabın okuyucuya sunduğu çıkarımlardan bazıları. Kendi hayatınızda yaptığınız tercihler üzerine düşünmeye sevk ettiği gibi bizi daha büyük bir bağlamda insanlığın ortak kaderi ile yüzleştiriyor.
Sonuç olarak
Gece Yarısı Kütüphanesi hem düşündürücü hem de insanın iç dünyasına dokunan bir roman olarak ön plana çıkarvaroluşsal sorgulamalar içerisinde yaşamın farklı yönlerine dair geniş bir perspektif sunar bizlere . Bu kitap özellikle farklı hayatlar yaşama fikriyle ilgilenen ve insan psikolojisi ile seçimler arasındaki ilişki üzerine derinlemesine düşünmek isteyen okurlar için idealdir.
