Gönderi

448 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İslamiyet hakkında çok fazla spekülatif bilgi üretiliyor ve bu bilgiler çok hızlı bir şekilde yayılıyor. Türkiye’de cemaat ve tarikatların durumu, İslam’ın amaca giden yolda her türlü aparat olarak kullanılması, siyasi iktidarın eylem ve söylemleri de eklenince bu spekülatif bilgi oldukça geniş kabul görüyor. Ayrıca, Türkiye’de insanların okumaması da hem muhafazakâr camianın hem de seküler yaşam normlarını benimseyenlerin cahilliğinin dini alanda daha fazla hissedilmesine neden oluyor. İslam üzerine okuma yapanlar ve özel ilgi gösterenler de dini değerlendirirken İslam döneminin durumunu öncesi ve sonrasıyla değerlendirmiyor. Tüm bu noktalar birleşince İslam, insanların üzerinde en çok tartıştığı konulardan biri haline geliyor. Ben çok defalar, İslam konusunda toplumun cahillikten kurtulması için İslam’ın bir çatışma, çekişme alanı olmaktan çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Kuran-ı Kerim de çok sayıda ayette “düşünüp tutmak, akıl sahipleri” gibi ifadeler geçer. Buna rağmen insanlar düşünmek yerine olanı söyleneni hemen kabul eder. Oysa kabul edilen gerecekten de İslam’a uygun mudur bilmez. İşte Dini Cevaplar -1 kitabı bu konuda iyi bir çalışma diyebilirim. Kısa kısa makalelerden oluşan kitap, ele aldığı konuları oldukça basit anlaşılır şekilde tartışıldığı noktalarla birlikte ele alıyor. Tarafların o konudaki iddialarını soru olarak ele alan makaleler, bu sorulara cevap bulmaya çalışıyor. Bir takım ilahiyatçılar ve dini söylemi geçim kapısı haline getirmiş olanlar, İslam’ın ruhani yönünü vurgulamak için bazı konuları Allah’ın mucizesi diye alır. Olay konu gerçekten de Allah’ın mucizesidir ancak bunu anlatırken sadece mucize deyip kestirip atmak başka akla ve mantığa uygun şekilde izahını yapmak başkadır. Bazı ilahiyatçılar ise Kuran-ı Kerim’deki ayetlerin ve bahsi geçen olayların akıl ile açıklanmasının mümkün olduğunu Kuran’ın akla uymayan bir şeyi ifade etmediğini söyler. Bilindiği üzere Hz. İsa, Hz. Meryem’den babasız olarak dünyaya gelmiştir. Bu Allah’ın mucizesi olarak anlatılır. Evet bu haliyle bir mucizedir. Ancak bu mucizeyi tıp bilimi açıklayabilmektedir. Kitapta bu konu ele alınırken tıp literatüründe insanda Hz. Meryem’in hamile kalması gibi bir durumun görülmediğini ancak 1990 yılında Hollanda’da bir tavşanda bu durumun görüldüğünü ve dişi bir tavşanın erkek tavşana gerek duymadan sağlıklı yavrular dünyaya getirdiğini ifade eder. Kitapta o kısımla ilgili paylaştığım bu alıntılar konunun daha net şekilde anlaşılmasını sağlayacaktır. Sayfa 379’daki bu ifadeler, “Kur'an'a göre Hz. Meryem herhangi bir erkekle ilişkiye girmeksizin kendi kendine gebe kalmış ve bu gebeliğin sonucunda sağlıklı bir erkek çocuk (İsa) doğurmuştur. Demek ki Hz. Meryem, otofertilizsyon sonucunda gebe kalmıştır. Otofertilizasyon gebeliği ise ancak vücudunda hem erkek hem dişi üreme hücresi (sperm ve oosit) bulunan dişi hermafroditlerde gelişebilir. Bu durumda Hz. Meryem, eril ve dişil dokulara sahip bir 'dişi hermafrodit' olmalıdır” oldukça önemlidir. Sayfa 383’te geçen, “Peki dişi hermafroditler evlenmeksizin kendi kendilerine (otofertilizasyonla) gebe kalabilirler mi? Tıbbi literatürde rapor edilen böyle bir vaka (insanda) henüz olmamıştır. Ama hermafrodit memelilerde (tavşanlarda) rapor edilen otofertilizasyon gebelikleri olmuştur. 1990 yılında Hollanda'da müstakil bir odada izole edilerek takip edilen hermafrodit bir tavşan kendi kendine (otofertilizasyonla) gebe kalmış ve sağlıklı 7 tavşan doğurmuştur” diyerek konuyu aktarmıştır. Yine Kuran’da kadının, erkeğin sözünü dinlemediği zaman dövülebileceği yönündeki anlatımlara da konuyu ele alan yazar karşı çıkmakta ayet üzerinde yaptığı değerlendirme ile bunu çürütmektedir. Ayette geçen darp ifadesinin hem dövmek hem de bir şeyi sabitlemek anlamına geldiğini belirten yazar, bu ifadeyi kendinden önceki ve sonraki ifadelerle birleştirildiğinde darp ile dövmenin değil sabit tutmanın anlamı çıktığını ifade ediyor. Bu nokta önemli çünkü piyasada bulunan çok sayıda Kuran’ın Türkçesi bu tür kelimelerin hatalı kullanımıyla çevrilmiş durumdadır. Ayrıca, İslam’ı kendi politik görüşlerine malzeme yapanlar da bilerek veya bilmeyerek bunu yaparak kendi vaazlarına Kuran içinde dayanak istemekte olduğu anlaşılmaktadır. Yine İslam’da cihadı anlatırken sık sık atıf yapılan, “Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah bağışlayan, esirgeyendir” şeklindeki Tevbe süresinin 5’inci ayeti hem peygambere verilen sözleri tutmayanlardan bahsetmekte hem de kullanılırken ayet bir bütün olarak değerlendirilmemektedir. Ayrıca hadisler konusunda da kitap bizlere dikkatli olmamızı ifade eder. Hadis rivayeti başlı başına bir sorunlu durumken hadislerin Kuran ile çelişmeyenlerinin dikkate alınması gerektiğin anlatılmaktadır. Nihayetinde asıl olan Kuran’dır. Nasıl ki hukuk mevzuatını oluşturan bir madde kendinden önceki veya kendinden sonraki bir madde ile çelişmiyorsa Kuran ayetleri de asla birbiriyle çelişmez. Kuran’da bahsedilen bir konu veya olayı iyi anlamak ve doğru değerlendirmek için o konunun geçtiği ayetleri bir bütün halinde değerlendirmek yerinde olacaktır. Kitaptaki her bir konu hakkında bu şekilde detaylı açıklama yapmak mümkündür. Bu sebeple ilgi duyanların kitabı okumasında fayda vardır.
Dini Cevaplar
Dini CevaplarKolektif · İstanbul Yayınevi · 202192 okunma
·
110 görüntüleme
Emre Gündaş okurunun profil resmi
Kaleminize zihninize sağlık Mustafa bey🌟
Mustafa BAKIRHAN okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Emre bey umarım okuyanlara bir nebze katkı sağlar.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.