Kâküllerine ol mehin, ey şâne, dokunma
Zencîri kırar bu dil-i dîvâne, dokunma
Gül-berk misâli ciğerim pâreliyorsun
Ey bâd-ı seher, ol gül-i handâne dokunma
Feryâd-ı ene'l-Hak eder âvâz-ı tanîni
Fâş etmesin esrârını, peymâne dokunma
Bünyân-ı nizâm-ı felek, ol kûy-ı belâdır
Âlem yıkılır bu dil-i vîrâne dokunma
İçtikleri hep hûn-ı ciğerdir fukarânın
Şeyhâ, kerem et, hâtır-ı rindâne dokunma
Eğlenceleri zülf-ü dil-ârâm-ı elemdir
Dinle, ne siyah gûndur o efsâne, dokunma
Şâhım, senin Esrâr sadâkatli kulundur
Lûtfeyle, o derviş-i perîşâne dokunma
Esrâr DEDE (Mevlevi Dervişi)
*****
O dolunaya benzeyen sevgilinin saçlarına sakın dokunma ey sevgilinin tarağı, yoksa deli gönlüm zincirlerini kırar kıskançlığından…
Böyle saçlarını taradıkça sen, dertlerim artıyor, imtihanlarım ağırlaşıyor iyice… Onun saçları karardıkça kararıyor bahtım…
Rüzgâr kokusunu getiriyor her seher, dayanılmaz oluyor bu gönülden düşmüşlük…
Ey seher rüzgarı, goncanın bağrına sokulup yapraklarını dağıttığın gibi ciğerlerimi paramparça ediyorsun, o benim gül yüzlü sevgilime dokunma…
Benim gönlüm her neye baksa Rabbini görür, O'nu anar gizli sırlarla; bu gönül kasesini kırma ki sırları açığa çıkmasın…
Ey zavallı Esrar, âlemin nizamı Hak erenlerinin mahzun gönüllerindedir, onların gönüllerini kırma ki kainat yerle bir olmasın…
Dervişlerin içtikleri kendi ciğerlerinin kanı oldu bir nice zamandır; şeyhim, kerem eyle, müridlerinin gönlüne dokunma…
Onların tek zevkleri senin huzur veren elemlerindir, dinle ne acıklı hikayelerdir onlar, aman acıyıp da o elemleri bizden alma, dokunma…
Senin derdin bize dermandır, senin kaş çatışın bize ilaçtır, senin uzak duruşun bize çağrıdır…
Eşikteki kalbimdir, bas da geç şeyhim! Ama ne olur öyle bakma, yanıyor yüreğim sızım sızım...
Sultanım, Esrar senin sadık bir kölendir, lutfeyle bu derviş-i perişane dokunma…