Selamlarrr! Bugün gerçekten içinde aşk geçmeyen o nadir fantastiklerden biriyleyim. Son zamanlarda okuduğum en başarılı fantastiklerden oldu “Muhteşem bir şey oldum, diye düşündü. Korkunç bir şey oldum.” Bir tanrıça mıydı, canavar mı? Belki hiçbiri. Belki ikisi de. Rin, Fang ailesinin evlatlık kızıydı. Onu yok sayar, hamal gibi çalıştırır, kötü davranırlardı. On dördüncü yaş gününde Fang teyze onu görücüye çıkardı. Ancak Rin’in evlenme gibi bir düşüncesi yoktu ve her yıl yirmi binden fazla öğrencinin girip yalnızca üç bininin akademilere kabul edildiği Keju sınavına girmek istiyordu. Soylu ailelerin küçüklükten beri bu sınava hazırladıkları çocuklarının yanında Rin’in hiç şansı yoktu, hele de Fangler ona para vermeyeceği için tamamen ücretsiz olan Sinegard’a girme olasılığı sıfırdı. Ama Rin’in başka seçeneği yoktu: evlenmeyecekti ve o akademiyi kazanacaktı. Kazandı da. Ancak böyle ufak köyden gelen sıradan bir kızın orayı kazanması tabii karmaşıklığa yol açtı. Rin daha akademinin kapısından girmeden bir sürü zorluk çekti ama sonunda kaydı yapıldı. Kendini garantiye aldığını sanırken akademide 1 yıl eğitim sonunda eleme yapıldığını öğrendi. Şimdi var gücüyle çalışıp, düşmanlarını geçmesi gerekecekti. “Tanrıları dize getiren bir şamandı. Ve tanrılara korkunç şeyler yaptıracaktı.” Kitapta neler var ona bakalım: bir dağa hapsolmuş tanrılar, şamanlar, şekil değiştirenler, suyu ve havayı yönetebilenler, bir kuşun gözünden dünyayı görebilenler ve çok daha fazlası. Haşhaşın uyuşturucu olduğu bir evren. Adada yaşadıkları zaman Speerlıları yok eden düşmanlar. Savaşan iki taraf. Hayatta kalan kırmızı gözlü tek Speerlı. 🪽Ba-yıl-dım. Yer yer sıktığı için yarım puan kırdım ama giriş kitabına göre mükemmeldi. Olayları unutmadan ikinci kitaba gidiyorum

Haşhaş SavaşıR.F. Kuang · İthaki Yayınları · 2021987 okunma

·

56 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

melis