Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Öncelikle Roket Bilimkurgu Öykü Seçkisi'nin Plüton Yayın'dan ayrılmasından sonra bu boşluğu doldurmak için yeni bir öykü seçkisi hazırladılar. Bu öykü seçkinin konsepti Bilimkurgu-Fantazya olmasının yanı sıra Türkçe öykü seçkilerinin adlarında Türkçe değil ısrarla Grek ve Roma hatta Yabancı sözcüklerin seçilmesi furyasına dahil olan bu yeni öykü seçkisi için Æther yani Tanrılar'ın yaşadığı yer adı seçilmiştir. Yayınevi direktörü neden Grekçe bir kavram seçtiğine pek anlam veremedim. Öykü seçkisine dönersek öyküleri tek tek okudum ve özenle hatta sansür kaygısı gütmeden yorum yazdım. Gelin birlikte öykü yorumlarında buluşalım; Göğe Bakma Evi (Emrecan DOĞAN); %100 yerli bilimkurgu öyküsünde İslam'a ters düşmeyen zaman dilimiyle sınavını geçti ve gönül rahatıyla yerli bilimkurgu öyküsü diyebilirim. Öyküde 21. Yüzyılın sonlarına nükleer patlamalar sonucunda gökyüzü yoğun radyoaktif etkisi gösterdiği için insan sera tarzı kapalı alanlarda yaşıyorlar. Belli bir süre içinde verilen şans doğrultusunda gökyüzünü izlemek için Göğe Bakma Evi'ne gidiyorlar. Ayrıca öykü akıcılığı ve merağı arkasına alarak seni o zamana ışınlıyor. Kıyamete yakın nükleer savaş olacak mı? Bilmiyorum ama olma ihtimali de yüksek çünkü insanların sayısı yarıya ineceğini rivayet ediliyor. Mühür (Mehmet Günay ERCAN); Sanki bir romanın bir kesiti gibi olayı başından anlatmadan olaya giriş yapıldığı için kurgudaki yavaşlık, göz tırmalayacak şekilde ortadadır. Öykünün özüne dönersek insanlardan önce bu gezegende yaşayan akıllı yaşam formlarının karanlıktan doğduğu için insanlar gibi aciz varlıklar olmadığından dolayı insanlığın devamı için onları mühürlemişler. Keşke neden mühürlediklerine dair olayı detaylı anlatılsaydı. Okudukça merak ve heyecanı his ediyorsun. Bitik Dönem (Bade SABA); %100 Düşsel kurgu dediğim öyküde yetişkinler ünalgıda dinlediği Mozart'ın Requiem marşla önce taşsına dönüştükten sonra kristalleşerek kayboluyor. Güzel bir kurguya benzese de karabasan tadında olduğu için neden o marşı dinler dinlemez yok olduklar akıl sır ediremiyorum. Belki de bu konuyu biraz aydınlatabilinirdi. Geçmişin Yansımaları (Bünyamin TAN); %100 yerli bilimkurgu öyküsünde insanların artık anılarını kayıt altına alarak holografik günlükler tutma furyasının başladığı gelecekte bu teknolojinin deepfake (sahte yüz) teknolojisiyle birleşince gerçek ve yapay zeka anılarının iç içe geçtiği dönemde oluşabilecek olguları durum öykücülüğü çerçevesinde dile getirilirken öyküyü oluşturan temel unsurlar ortadan kaldırdı. Belki de olay öyküsü biçiminde yazılsaydı bu teknolojiyi daha anlardık. Ayrıca anıları kayıt altına almayla birlikte bu anılardan kendi filmimiz yaratırdık. Durağan yapısına rağmen öykü seçkinin en iyi öykülerinden biridir. Pır Mır Cumhuriyeti (Ataberk DİNÇARSLAN); %100 yerli bilimkurgu öyküsü olarak görünse de saçma bir konusuyla öykü ben de kısmen beğendiklik yarattı çünkü kedilerin bilinçlenip zamanla devlet kurup insanları köleleştirecek şekilde dünyayı yönetiyorlarmış. Bence bu konunun böyle işlenmesinin nedeni bir kedi korkusundan doğmasıdır. Öyküdeki merak ve heyecan havasının da hakkını yiyemem. Erkek Reyonu (Melisa PARLAK); %100 yerli bilimkurgu öyküsünde kadın ve erkek cansız mankenlerin nasıl bir oyuncak oldukları, işlevleri neler olduğuna dair hatta onların nasıl çalıştıkları hakkında bilgi vermeden erkekler ve kadınlar için cansız mankenler furyası olduğu dönemde geçen bir kurgudur. Kızın sürekli kadın reyonuna bakması bana onun lezbiyen olduğunu his ettim. Öyküyü okuyunca bana erotic shoplarda satılan seks objelerini anımsattı. Öyküdeki cansız mankenlerin farkındalığını göstermelidir. Boşluk (Uğur DEMİRCAN); Öncelikle %60 oranında yerli bilimkurgu öyküsü olduğunu kabul ediyorum. Bu öyküde eleştirdiğim noktalardan biri terör devlet Çin'den uzaya fırlatılması işlenmesidir. İkincisi de HD 1911-74 yıldızına Adile demek yerine Edilah denmesidir. Bu iki hatayı çözümleyecek önerilerim olsa da öyküyü olduğu kabul ederek eleştiriyorum. Öyküde ise ağaçtan düşüp baştan sonra felç olan adamın çocukluk hali uzay yolcusu olup yıldızların arasında ölmeyi yeğlenmesini takdir ediyorum. Keşke dönüp mücadele etseydi. Dünyanın Harikaları ve Veda Bandosu (Onur SAKARYA); 2050 yılında insanlık azalmış durumda ve kan revan içinde bir karakter, eşyalarını kutuya koyarak ne yapacağını bilmiyor. Öykü ilerledikçe rüyasını anlattıktan sonra şiir anlatmaya başlıyor. Dünya'nın Harikaları nelerdir? Yani yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu harikaları merak ediyorum. Bu konu hakkında verilmediği için öykünün adı ve içeriği birbiriyle pek örtüşmüyor. 'Önceki Hayatında Köstebek Olan Bir Ejderha'yı Asla Yenemezsiniz (Toprak Şems TEZCAN); Çeviri düşsel kurgu tarzında yazılan öyküde Carha adlı yalpağanın kanatlarını kesen Petroino, Petroinus ve Petronije adlı karakterlerinin betimlemelerine yer verilmediği o karakterlerin nasıl varlıklar olduğu hakkında bir bilgi sahibi değiliz. Öyküye dönersek öyküde canlıların deneyimlerini geçirdikleri reenkarnasyonlarla resmedildiği için aslında özgürlük uçmak değil aksine deneyimlerinden faydalanarak mücadele vermektir yani engelli insanlar için özgürlük sağlam bedeni arzulamanın yanlış olduğunu gösterdi bizlere. Gölün Savaşçısı (Mehmet Berk YALTIRIK); Öykü sanki bir romanın olduğu için öyküdeki karakter adlarından dolayı pek konuya hakim olamadım. Adını bile unuttuğum diyardaki gölün perisi neden insanoğlundan yardım istediğini pek anlayamadım. Konuya hakim olmasam da korku-gerilim kaleminden hem Türkçe adlar hem de Batı'nın Düşsel kurgu havası bir arada harmanlanması göze çarpıyordu. Metal Peygamber (Nefise DOĞANGÜN); Bu tür bilimkurgu öyküsü, İslam dinine aykırı olduğu için distopya olarak kabul edilir. Peygamberlik (daha doğrusu yalvaçlık) makamı Muhammed (sav) ile son bulundu. Ondan sonra yalvaçlar gelmeyecek. En son kıyamete yakın İsa (as) yeniden yeryüzüne gelip İslam dini yayacak. Öyküde Bursa'da ortaya çıkan ufo biçimli bulut üzerinden metal bir peygamberin (!) doğumuyla birlikte insanlık transhüman seviyesine çıkaracak teknoloji ve yine insanların abuk sabuk şeyleri kiymetlendirdiğini gördük. Okuduğum en saçma bilimkurgu öyküsü olan Mümin CAN'ın yazdığı Yin ve Ölüm adlı öyküye yorum yazmaya değmez olduğunu biliyorum. Öykü seçkinin adını sevmese de ileride çıkacak sayılarını okumaya devam edeceğim çünkü bu öykü seçkiler sayesinde edebiyatımızın gelişeceğine inanıyorum. Kısmen beğendiğim öykü seçkinin ilk sayısını okuyup okumamayı sizlere bırakıyorum.
Æether 1. Sayı
Æether 1. SayıKolektif · Plüton · 20231 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.