Gönderi

288 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Bütün bu aşk...
Yalnızca bir cümleyle şiir yazılabildiğine dair düşüncelerim, bundan birkaç yıl önce Bülbülü Öldürmek romanını okumamla şekillenmişti. İçinde haftalarca düşünmeme sebep olan, uyandığımda, gün içinde gerekli gereksiz anlarımda sayıklamama sebep olan bir alıntısı ile şiirlere karşı bakış açım tamamen değişmişti. Elbette teknik kuralları gereği geçmişte ve günümüzde şiir yazımına dair temeller değişmedi. Ancak benim anlayışım tamamen değişti. Balzac, bu düşüncelerimi Goriot Baba ile tekrardan gün yüzüne çıkardı. Okuduğum ikinci romanı ancak son olmaması için müthiş bir heyecan duyuyorum. Çünkü kurduğu dünyalar ile şiirselliği bir arada götürüşü, türüne az rastlanır bir örnektir. Zamanın önde gelen ve hatrı sayılır zenginlerinden Goriot; bakımsız, odaları rutubet içinde kalmış bir otelde ve düzenine zeval gelmemesi için her türlü yolu deneyecek açgözlü bir pansiyon sahibinin yanında, kendini hiç ummadığı bir zamanda bulunca, hayatını adayacağı pek bir şeyi kalmadan yaşamaya başlar. Yalnızca parasını değil; adını, adının onda yarattığı gururu da kaybetmiştir. Bu yaşantı otelin içinde kalan çoğu müşteri için merak ve dedikodu malzemesi olmaktan öteye gitmez. Zehri dışına taşmış bir grup insan için Goriot, bir eğlence malzemesi olarak neredeyse her gün, bir masa etrafında toplananların dilindedir. Giyimiyle kuşamıyla, garip tavırlarıyla, odasına gelen kızların güzelliği ile tam bir zampara ve deli olarak görülür. Gerçekten deli midir Goriot? Odasına gelenler şeytani fantezilerini süsleyen bir grup kadın mıdır yalnızca? Peki hakkında konuşanlar ne kadar masum bu hikâyede? Hangisi günahkâr, kim hakikat peşinde dolanıyor? Kim suçlu burada? Goriot Baba'da göreceğimiz sıradan insanların hayatları olmayacak. Sıradanlıklarını boynunda kanlı bir madalyon gibi taşıyan ancak bunu ölümüne reddeden insanları göreceğiz. Sevgiyi nefretle, aşkı arzu duymakla; azmi hırs ve parayla bir tutan bir grup insanın öyküsü bu. Romana adını veren ve merkezinde kendisi varmış gibi görünen bir baba, saf sevgisi yüzünden yıllarca itilip kakılan, varlığı yokluğuna eş sayılan ve çoğu insan için anlaşılması güç bir yan karaktere bürünmek zorunda kalıyor. Kendi gölgesi bile omzunda yük iken gönlünü hoş tutan yegâne aracı, iki kızından başka bir şey değil. Linç kültürünün bir sarmaşık gibi her yanı sardığı o dönemde, Goriot'un verdiği savaş yalnızca kendisiyle değil çevresini saran bu sarmaşıkla da. Verdiği bir selamın karşılığını bile gururunun incinmesi ile alan ihtiyar bir adam için ne büyük eziyet! Bu yüzden okuyacaklarımız bizi müthiş bir acıma ve vicdan muhasebesine götürecek. Sevginin nerede aranıp bulunacağını, ihtişam ve şöhret hırsının insanın ve aile kurumunun temellerini nasıl sarsacağını Goriot Baba'da anlayacağız. Birbirine zıt duyguların yerini nasıl aldığını, düşüncelerin sıradanlığı ile vicdanın nasıl rahatlatıldığını, en üzücü olanıysa şüphesiz haklılık biçilen bu düşüncelerin insanı ne gibi kötülüklere sürüklediğini izleyeceğiz. Tüm bu çirkinliklere rağmen sevginin hâlâ bir yerlerde adı duyulacak mı peki? Buna siz kulak verin. İçinizde yanmaya hazır bir kıvılcım peyda olacaksa, bunda Goriot Baba'nın haykırışlarının da etkisi olacaktır.
Goriot Baba
Goriot BabaHonore de Balzac · İş Bankası Kültür Yayınları · 202114.9k okunma
·
66 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.